Anasayfa / ANALİZ / Yeni Türkiye’nin Neo-Kemalistleri: Gülen örgütü
gulen-neokemalist

Yeni Türkiye’nin Neo-Kemalistleri: Gülen örgütü

Geriletilen Kemalist vesayetin yerine yeni bir vesayetçi güç olarak Gülen grubunun çıktığını vurgulayan Hatem Ete, “Cemaat yeni Türkiye’nin neo-Kemalist kurucu kadrosu olmak üzere harekete geçti” dedi.

SETA Ankara Siyaset Araştırmaları Direktörü Hatem Ete, Sabah gazetesi Perspektif sayfasındaki köşesinde Gülen cemaatinin kodlarına dair çarpıcı analizlerde bulundu.

Hatem Ete, her dönemde iktidar odaklarına yakın olmaya özen gösteren Gülen grubunun, AK Parti iktidarının vesayetle mücadele, demokratikleşme, dindar kesimlerin dışlanmışlıklarını giderme gayretlerinden bulduğu siyasal zeminle önemli mevziler kazandığını hatırlattı.

Geriletilen Kemalist vesayetin yerineyeni bir vesayetçi güç olarak cemaatin çıktığını vurgulayan Ete, “Cemaat yeni Türkiye’nin neo-Kemalist kurucukadrosu olmak üzere harekete geçti. 7 Şubat ve 17 Aralık operasyonları, siyasete ve topluma, Gülen Cemaati’nin eski Türkiye koşullarında benimsediği stratejiyi bugün de sürdürmeye devam etmesinin yol açacağı muhtemel maliyeti gösterdi” dedi.

Hatem Ete şu tespitlerde bulundu:

Gülen Cemaati’nin normalleşme krizi

Günlerdir Gülen Cemaati’nin normalleşme sancılarının yol açtığı siyasal krizi tartışıyoruz.

Krizin merkezinde Gülen Cemaatinin Türkiye’nin geçirdiği dönüşüme ayak uyduramaması yer alıyor. Pek çok dini cemaat gibi imanlı nesilyetiştirmek üzere faaliyetlerine başlayan Gülen Cemaati, kuruluşundan itibaren birçok konuda kendisini diğer dini cemaatlerden ayrıştıran bir gelişim çizgisi benimsedi.

Diğer dini cemaatlerle ilişki kurmaktan uzak durduğu gibi kaderini de Türkiye’deki dini çevrelerin kaderiyle örtüştürmedi. Olabildiğince fazla kadroyetiştirmeyi ve bu kadroları bürokrasinin stratejik noktalarına yerleştirmeyi önceleyen bir cemaat olarak, güçlü kalmayı her şeyden daha önemli addeden bir dini yorumgeliştirdi.

Cemaatin hareket fıkhı, kendisini İslam’ın, ülkenin (ve belki de dünyanın) geleceği için yegâne seçenek olarak kodlayan bir anlayışla oluşturuldu.

KENDİ SELAMETLERİ İÇİN HERŞEYİ FEDA EDERLER

Bu yegâne kurtarıcı olma inancı, gerektiğinde başka her şeyin kendi varlığı uğruna ikinci plana atılacağı hatta feda edileceği bir anlayışın benimsenmesine yol açtı. Kendisini her şeyden daha önemli gören Cemaat, kendi selameti için başka her şeyin feda edileceği bir itikat ve amel geliştirdi. Ahlak, inanç ve siyaset, Cemaatin maslahatının öncelikli olduğu bir anlayışla yorumlandı ve benimsendi. Bu çerçevede, Cemaatin hedefineulaşması için, mensupların İslami öğretilerle çatışan davranışlar sergilemesine ve ortalama dindar kesimin reflekslerine aykırı davranmasına icazet verildi.

Bu tutumu dolayısıyla, her dönemde iktidar odaklarına yakın olmaya özen gösteren Gülen Cemaati, AK Parti iktidarındaki son on yıl haricinde, devlet tarafından bir tehdit olarak algılandı.

AHLAKİLEGAL-DİNİ SINIRLARI YOK!

AK Partidöneminde, vesayetle sürdürülen mücadele, siyasal merkeziyeniden tanzim etme, yıllardır bürokrasiden dışlanan dindar kesimlerin dışlanmışlıklarını giderme gibi birçok gerekçeyle Gülen Cemaati gelişim ve büyümeyeuygun bir siyasal zemin buldu. Benimsediği cemaat öncelikli hareket fıkhı dolayısıyla, aslında her kesime açılan alanları en fazla dolduran, güçlendiği resmi-sivil birimlerde başka kesimlere hayat hakkı tanımayan, alternatif gördüğü yapıları zayıflatmak için ahlakilegal- dini hiçbir sınırlamaya uymayan bir tutum sergiledi. Cemaat, AK Partidönemindekazandığı mevzileri, elde ettiği enstrümanları toplumun nüfuzlu kesimlerini yanına çekmek için kullanmaktan geri durmadı. Bu çerçevede, gençlerin kariyer ve güç beklentisinin, büyük işadamlarının emniyet ve güven ihtiyacının önemli duraklarından biri haline gelerek olabildiğince güçlendi.

Nihayetinde bugünlere gelindiğinde, Kemalist vesayetin geriletildiği ancak daha büyük bir vesayet odağının yerine yerleştiği bir durum ortaya çıktı. Gülen Cemaati, kuruluşundan itibaren benimsediği cemaat öncelikli ve her şeyi cemaatin maslahatı için feda etmeye hazır anlayış doğrultusunda, geriletilen vesayet yerineyeni vesayetçi güç olarak sahneye çıktı. Kemalist kadronun kurtuluş savaşından sonra, bütün rakiplerini ortadan kaldırarak tek başına Türkiye’ye şekil vermesi gibi, cemaat de Kemalist vesayet geriletildikten sonra, alternatif olabilecek rakiplerini zayıflatarak yeni Türkiye’nin ‘neo-Kemalist’ kurucu kadrosu olmak üzere harekete geçti.

KRİZLE YÜZLEŞME

7 Şubat ve 17 Aralık operasyonları, siyasete ve topluma, Gülen Cemaati’nin eski Türkiye koşullarında benimsediği stratejiyi bugün de sürdürmeye devam etmesinin yol açacağı muhtemel maliyeti gösterdi. Devletin dinle barışık olmadığı, sivil toplumun siyasete nüfuz edemediği, bürokratik gücün siyaset ve toplumu etkileme kapasitesine sahip olduğu bir dönemde benimsenen stratejinin, bu unsurların geçerliliklerini kaybettikleri bir dönemde de sürdürülmeye devam edilmesi büyük bir krize yol açtı.

Bu nedenle, ilk günden itibaren, yaşanan krizin Gülen Cemaati’nin normalleşme krizi olduğunu ve kaçınılmaz olarak, 17 Aralık operasyonunun Gülen Cemaati’nin dönüşümünü sağlayacak bir 17 Aralık Süreci’ne dönüşeceğini söylüyoruz.

Siyasal-toplumsal yapılar, zamanın ruhuna ayak uyduramadıklarında, toplum, siyaset ve devlet açısından sorun oluşturmaya başlarlar.

Toplumsal ve siyasal dönüşüme direnerek kuruluşlarındaki ütopyalarda ısrar eden yapılar, bu anakronik durumu sürdürmek adına, rutin dışına çıkmak, hem kendi anlayış ve hedeflerinden hem de varlıklarını gerekçe kıldıkları toplumsalsiyasal maslahattan taviz vermek durumunda kalırlar. Dini- sivil- yerli/ milli olması beklenen bir hareket, dinden- sivillikten- yerlilikten/ millilikten taviz vermek durumunda kalır. Dost- düşman, helal- haram tanımları değişir. Yıllardır varlığını sürdüren ama hayatın normal akışında fark edilemeyen bu patolojiler, büyük bir krizle görünür olur. Öncesi ve sonrasıyla 17 Aralık operasyonunda ortaya çıkan Fethullah Gülen ve Cemaati profili, kamuoyunda böyle bir etkiye yol açtı. Kamuoyu, dini-sivil-milli olduğunu varsaydığı bir cemaatin, büyük sermaye ve uluslararası güç odaklarıyla ilişkisine, istihbarat ve güç saplantısına, siyaset mühendisliğine, kurduğu dostluklara şahitlik etti ve hayal kırıklığına uğradı. Bu yüzleşme ve farkındalığın Gülen Cemaati’ni dönüştürmemesi mümkün değil. Cemaatin maslahatını her türlü kutsalın üzerinde gören bir anlayışın doğurduğu krizle, başta cemaat kadroları olmak üzere hepimizin yüzleşme zamanı geldi. Yüzleşmenin kendisi, zorunlu bir dönüşüme yol açacak, cemaatin yazılımını değiştirecektir. Cemaat, ilk zamanlarda bu dönüşüm zorunluluğuna direnecektir.

Direndikçe hırçınlaşacak, hırçınlaştıkça kaçınılmaz trajediler yaşayacak, yalnızlaşacaktır. Ancak her şeye rağmen, değişim-dönüşüme direnemeyecektir. Arzu edilen, bu sürecin fazla uzun sürmemesi ve neticesinde de Gülen Cemaati ve ülke için minimum maliyetle son bulmasıdır. Bunun böyle olacağını öngörmek için geçmişte birçok siyasal-toplumsal hareketin geçirdiği dönüşüm incelenebilir.

Örneğin, 28 Şubat sonrasında, İslami kesimin geçirdiği dönüşüme bakılabilir. Bu dönüşüm, gönüllü- bilinçli bir dönüşüm olmadığı gibi, darbenin başardığı bir sonuç da değildi. Darbe ile yüzleşmenin tetiklediği zorunlu bir muhasebe neticesinde zamanın ruhuyla uyumlu hale gelme süreciydi.

Gülen Cemaati de aynı muhasebe sürecinden geçecek, zamanın ruhuna uyum sağlayacaktır. Bu süreçte siyasete düşen, adaleti tesis etmek, kara deliklere izin vermeyen bir demokratik sistem inşa etmek, suça bulaşanları cezalandırmak, Cemaati silahsızlandırmaktır. Gerisi, toplumun doğasına, sunnetullah’ın tecellisine bırakılmalıdır.

MEDYAGUNDEM

soner-enis

FETÖ’nün Hürriyet ve CHP imamı!

Soner Yalçın Sözcü gazetesinde “Cemaat’in CHP imamı” başlıklı yazısıyla CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun FETÖ bağlantısını …

ilker4

Askeri darbe iyi bir şey öyle mi İlker Bey?

CNN TÜRK’te Tarafsız Bölge programında Ahmet Hakan’ın programına konuk olan 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, …

ilker

FETÖ ile Erdoğan tek başına mücadele etti

26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen Örgütü ile 2012-2016 arasında tek başına mücadele …

1 Yorum yapıldı

  1. Meraklilari Hilmi Türkmenin anilarindan okusun Fettullah hocayi.Yada Aytunc Altındalın Vatikan ve Tapınak Sövalyeleri ni.Birde Der Speigel muhabiri Maximilian Poppun yazdiklarini.Nasil Gülen tarafindan tehdit edildigini.“sonun Hablemitoğlu gibi olacak” demis.En son sevilay Yükselire ayni tehdit geldi.Banka,sermaye,siyaset,mafya,kollari hertarafi saran bu hareket nasil sivil olabilir.GYV eski baskanlarindan Mehmet Aydina kulak verelim ;“Efendim, diyalog ve hosgörü devam edecekse, Hıristiyanlarla konusurken sizin kitabınız bozulmus, sonradan degiştirilmis; en hakiki din benim dinim demeyeceksiniz.”
    Hoca(!)nin dünüde kirliydi bugünüde daha kirli.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir