Anasayfa / GENEL / Başbakan Erdoğan aylar sonra canlı yayındaydı
erdogan-atv2

Başbakan Erdoğan aylar sonra canlı yayındaydı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uzun bir aradan sonra ilk kez özel yayında A Haber ve ATV ekranlarına çıktı. Bugün CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile terör ve Kürt meselesinde çözüm önerilerini masaya yatıran Erdoğan, kritik görüşmenin ardından canlı yayında gazetecilerin sorularını yanıtladı.Başbakan Erdoğan canlı yayında Murat Akgün’ün moderatörlüğünde, Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak, Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Hürriyet Gazetesi Yazarı Taha Akyol’un soruların yanıt verdi.

TÜRKİYE’DE KÜRT SORUNU YOK, KÜRT VATANDAŞLARIN SORUNLARI VAR

CHP’nin bu yaklaşımını birkaç yönden ele almak isterim. Bir tanesi teşebbüs yolunda CHP’nin attığı adımı olumlu bir yaklaşım olarak görürüm. Onların Kürt meselesi dediği, ancak ben bu konuya bu açıdan yaklaşmıyorum, Türkiye’de Kürt meselesi yok Kürt vatandaşlarımın meseleleri, sorunları olabilir. Türkiye’de terör meselesi, PKK meselesi vardır. Bu ikisini karıştırmamak gerekir. Ben bunu Kürt kökenli vatandaşlarıma bir hakaret olarak nitelendiriyorum. PKK sorununu, terör sorununu benim Kürt vatandaşlarımla eşleştirme gibi bir durum ortaya çıkıyor. Bu da birçok Kürt kökenli vatandaşımızı ciddi olarak rahatsız ediyor

CHP’Nİ PLANI ÖNERİ DEĞİL TESPİTTİR

İkinci boyut ise, bir öneri paketi olarak ifade edilen bu evrak, bu 10 madde bir öneri paketi değil. Burada bir teşhis var. Öneri olarak en sonunda bir şey söylüyor, toplumsal mutabakat komisyonu öneriyor, bir de TBMM dışında akil insanlar grubu öneriyor. Toplumsal mutabakat komisyonu ifadesini kullandıkları anda MHP Genel Başkanı sert bir açıklamayla her tarafı toz dumana kavuşturdu. Bir genel başkanın azından bu tür ifadelerin, şeytan üçgeni – ihanet üçlüsü ifadelerini kullanmasını doğrusu kendisine yakıştıramıyorum. Siz böyle bir ziyareti kabul etmeyebilirsiniz. Ben üç kez TC başbakanı olarak randevu talebinde bulundum. Bunların hiçbirine olumlu cevap vermedi. Biz bu işin yeni arayışında olan bir parti değiliz. Başından beri bu arayıştayız. MHP’nin bu cevabından sonra Toplumsal Mutabakat Komisyonu kendiliğinden düşmüş oluyor. Akil insanlar grubuna gelince o da buna bağlı olarak kendiliğinden düşmüş oluyor. Şimdi Türkiye’de de terörle ilgili olarak parlamentomuzun içinde şu anda taşın altına elini koymuş insanlar olarak, aldığı ilimle, siyasette verdiği mücadele ile zaten hepimiz bir anlamda akil insanları oluşturmuş oluyoruz.

CHP’YE İKİLİ KOMİSYON TEKLİF ETTİM

Ben CHP’ye bir başka bir teklif daha getiriyorum dedim. MHP BDP olumlu yaklaşmadılar, yaklaşamıyorlar gelin biz CHP ve AK Parti olarak, iktidar ve ana muhalefet partisi olarak biz bu konuda çalışmalarımıza başlayalım. İktidar olarak nerede eksikliklerimiz var, ben bunu göreyim, siz bunu önerdiğinizde biz de bu eksiklikleri gidermenin çabası içerisine gireriz. CHP şu anda MHP ile ilgili çalışmalarımızı devam ettirelim, belki bir netice alabiliriz. Ondan sonra bunu düşünebiliriz dediler. Biz de peki dedik.

Aslında biz yola çıktığımızda, bu konu ile ilgili olarak partimizin kuruluşunda programımızın içerisinde bizim Doğu ve Güneydoğu başlığı altında kalkınma ve demokratikleşme programımız vardı. Bu programın içerisinde gayet özet, doğu sorununa yönelik Kürt meselesine yönelik cevabı bulursunuz. Biz başından beri bunu programımıza aldık. Bugüne kadar da bu istikamette attığımız adımlar var. Biz öneri değil, uygulama safhasındayız. Biz bunun güvenlik güçleri ile halledileceğine inanan bir parti değiliz. Güvenlik güçleri bunun sadece bir boyutudur. Ama bu işin kültürel, sosyo-ekonomik, psikolojik, diplöomatik boyutları da var. Biz ret politikalarını kaldıran bir partiyiz. Asimilasyonu asla kabul etmiyoruz. Kürt kökenli  yurttaşım benim kardeşim, vatandaşımdır.Bizim doğu ve güneydoğuda yaptığımız yatırım 30 milyarı aşmış halinde. Radyo meselesi ortada, artık Türkçe yazıyor çiziyor, evladı ile cezaevinde Kürtçe görüşemiyorlardı, rahatlıkla görüşebiliyor. Bunlar hep bu dönemde başarıldı. Bunlar hiçbirinin cesaret edip de atamayacağı adımlardı. Daha iktidara gelmemizin ayında OHAL’ i kaldırdık.

BU TABLONUN GÜÇLENEREK DEVAM ETMESİ EN BÜYÜK ARZUM

Ben bugünkü tabloyu gördüğüm zaman. Bu tablonun güçlenerek devamı benim en büyük arzum isteğimdir. Onun için o teklifi kendilerine de yaptım. Onlar gelmesin, kendi kendilerini dışlasınlar, biz beraberce yapalım dedim. Önemli olan milletçe üzümü yemek, bağcıyı dövmek gibi bir arzumuz yok.

Tony Blair, biz İRA ile mücadelede muhafazakârların desteğini aldık diye anlattı. Bundan dolayı da biz başarılı olduk.  Aynı şeyi Zapetero da bana anlattık. Aynı şey İspanya’da ETA için de geçerli. Bana rakam verdi biz 800 kişi ile mücadele ediyoruz. Düşünün bizim durumumuzu. Bizim böyle bir durumumuz yok.

Ben bu süreç başlamadan dahi üslubumu mümkün olduğunca aldığımız ahlak dersi çerçevesinde yürütmeye çalışıyorum. Temennim bunu karşılıklı olarak çok daha iyi bir noktaya getirelim. Miting meydanları tahrik etmesin. Bunu çok daha güzel şekilde sürdürelim. Hatta bazı benzer meselelerde de aynı şeyi yapmamız lazım. Çünkü bizim ortak paydamız, Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesine nasıl çıkaracağız. Bu milletin evlatlarını dünyada refah seviyesi çok daha yüksek bir hale nasıl getireceğiz.  Bunu beraberce yapabilir miyiz? Yaparız. Bu millette bu performans ve bu potansiyel var.

İKTİDAR VE MUHALEFET BİRLİKTE SOMURT ADIMLAR ATABİLİR

Dürüst olacağız. şu anda kendilerinin de ifade ettiği gibi bir öneri paketi ile gelmediler. Nitekim onların öneri olarak gösterdikleri toplumsal mutabakat komisyonu. Op da daha başında çöktü. Biz hemen karşı bir teklifle, bu çöküyor ama, gelin biz şurada üç arkadaşımızı görevlendirelim talimatlarımızı verelim, bu arkadaşlarımız beraberce çalışsınlar atmamız gereken adımlar varsa yürütme olarak biz de bunu uygulamaya koyalım.

İnanın şu anda terör örgütünün parlamentodaki uzantısı kendi iradesi ile çalışmıyor. Kendilerine gelen talimatlar çerçevesinde çalışıyor. Böyle çalıştıkları için demokratik hayata ispanyada İngiltere’de İrlanda’da olduğu gibi katılamıyorlar. Bunların asıl sıkıntısı burada. Biz ana muhalefet iktidar birlikte çalışmaya başlasak, diğer muhalefet ciddi bir yanlışın içerisinde olduğunu zaten anlayacak. Samimi olduktan sonra bu yöntem niye işlemesin. Benim önyargım yok bu konuda. Bizim oluşturmamız geren tek ortak akıl, iktidar muhalefet bu işi beraberce halledebilir. Bu konuda somut adımı beraberce atabilir.

HABUR PROJESİ BDP TARAFINDAN PROVOKE EDİLDİ

Habur aslında bizim milli birlik ve kardeşlik projemizin en önemli uygulamalarından biriydi. Biz burada bir samimiyet ortaya koyduk. Tüm milletin bir beraber olması. Kardeşlik diyoruz. Bundan daha güzel bir kelime, kavram olabilir mi? Habur’da biz özellikle Kuzey Irak’tan geleceklerin, teslim olacakların, bununla ilgili yasayla birlikte ülkeye girişlerini sağlayalım. Bir taraftan görünmeyen yönüyle terör örgütü, öte taraftan uzantısı olan BDP’nin provokasyonuna kurban gitti. B izim niyetimiz çok çok samimiydi. Kuzey Irak’tan ülkesine dönmek isteyenlerin önünü açalım. Ama maalesef provoke edildi. bu işte biz orada başarılı olamadık. Ama bunu kalkıp da siyasi istismar meselesi yapmalarını muhalefet partilerine yakıştırmadım. Niyetimiz ortadaydı. Süreci zaten hükümet olarak biz takip ettik ve atılması gereken adımlar atıldı.

ULUDERE OLAYI FARKLI ZEMİNLERE ÇEKİLİYOR

Uludere olayı çok farklı zeminlere çekiliyor. Biz bugüne kadar bu tür hiçbir olayın üzerini örtmedik. Asla da örtmeyiz. Bunun adli idari tüm incelemeleri süreç, zaten devam ediyor. Bir şeyi de hassasiyetle değerlendirmemiz lazım. Bu bölge bir terör bölgesidir. Bu terör bölgesinde kaçakçılar gidip geliyormuş. Olabilir. Ama unutmayın ki biz Gediktepe ve Hantepe yaşadık. Oralarda katırlarla doçkalar taşındığında, onları bombalamadığı için bir tümgeneral bir açıklama yaptı. Biz katır zannettik, çoban zannettik bundan dolayı ateş altına almadık diye. Bu günlerce haftalarca istişare edildi. Bundan dolayı birçok yazılar yazıldı. Bu güvenlik güçlerimizin de elinde önemli bir delildi. Ben DVD’lerini izledim. İzleyince inanın orada neler olduğunu anlamanız mümkün değil: sadece bir hareket görüyorsunuz. Zaten giyim kuşam aynı. Bu o mudur yoksa başka bir şey midir? Katırlarda neler vardır onu da bilemezsiniz.

Anlık istihbarat yok. Orada bir hafta on gün önce gelen istihbaratlar var. Çok ilginç, sağ kalanlardan bir tanesinin yaptığı bir açıklama var. Sınıra 5 km kala biz atışları duyduk ama devam ettik diyor. Atışlar duyuluyor ama devam ediliyor. Uçaklar da bu noktada devam ettiklerine göre teröristler sınırımızı geçip atmaları gereken adımları atacaklar diyor.

ULUDERE’DE BİR HATA VAR BUNU KABUL ETTİK

Burada bir hata var. Bunu bizler hepimiz kabul ettik söyledik. Hatanın yanında atılması gereken adımlar nelerse, bakanlarımız, eşim, kızım hepsini oraya göndermek suretiyle bu adımı da attık. Hala İlla faili kim gibi bir diye tutturmayı, malum partiler yine istismar meselesi yapıyorlar. Fakat soruşturma süreci devam ediyor. Gerek askeri, gerek sivil bu konuda tüm çalışmalar devam ediyor. Bunu neticesini tabi ki bekleyeceğiz. Neden süratle neticelenmiyor? Arkadaşlar birçok davanın seneler sürdüğü oluyor. Yargı kararını verdikten sonra sonuçlarını kamuoyu ile paylaşırız.

ULUDERE OLAYINDA ÖZÜR KULLANILSA DA SULH GELMEZ

Hata-özür. Biz Dersim’le ilgili özür ifadesini kullandık da, benim iktidarım dönemi değil, benim hayatı okumaya başladığım dönem değil, tüm bunlara rağmen şu anda başbakan olduğumuz için böyle bir açılamayı yaptık. Zannediyor musunuz şu anda da aynı kelime kullanılmış olsa bu işler sulh olacak. Böyle bir şey yok. Bakın, yasal olarak, bunu konuşmak istemem ama atılan adım olarak söylüyorum, bu tür olaylarda verilmesi gereken bir meblağ var, tazminat. Biz kalktık bu tazminatın dışında dört kat fazla ilave tazminat verdik. Hemen bunu getirdikleri yer şu: Biz kanı parayla değiştirmeyiz. Bunu bahanesi neresi?  Yine aynı yer terör örgütü ve uzantıları.

ULUDERE OLAYI SALT KAÇAKÇILIK DEĞİLDİR

Şimdi burada bir hata var diyorsunuz, Biz de söylüyoruz. Bakın biz daha ilerilere gitmiyoruz. Olaya salt kaçakçılık olayı değildir. Çünkü bu olayın içerisinde bu kaçakçılığın başlangıcında neler var noktasına gelince, buralardan terör örgütünün beslenmesi var. Buralardan o satışlardan elde ettikleri gelirler var, kaynak var. O köyün gençleri o köyün evlatları bu işin içerisinde kullanılmıştır. Tüm bunlar ortaya konulurken, onlar bunların hepsini gizliyor. Sadece Uludere de değil. Tamamen ırak sınırındaki tüm bu giriş çıkışlarda bu sıkıntılar var. Bizim bu süreçten sonra orada attığımız adımlar, aldığımız önlemler var. Üç tane yeni kapı tesisi için adım attık. Bu adımı niye attık? Bunu minimize etmek ve bu işi madem burası fakirliktir bunu söylüyorsunuz, buyurun size 3 tane daha kapı açıyoruz. Sınır ticareti olayını daha rahat hale getireceğiz. Ama bu meşru olmayan yollara asla girmeyin diye.

MİT MÜSTEŞARINA TALİMATI BEN VERDİM

Biz AK Parti iktidarı olarak yasama yürütme yargı, kuvvetler ayrılığı anlayışını önemsiyoruz. Bu konunun tartışılmasının nedeni özellikle MİT Müsteşarımızın, başbakanlığın iznine tabi olmasına rağmen, bazı gazetelerde çıkan haberlere istinaden ifadeye çağrılmasıdır. Bu kabul edilebilir bir yaklaşım değildi. Burada yargı, yürütme alanına girme konusunda adım attı. Siz hangi şartlarda MİT Müsteşarını dinleyebilirsiniz bunlar belli. Siz burada MİT Müsteşarını şüpheli olarak çağırırsanız, her şey alt üst oluyor. bu devletin işine çomak sokmaktır. Terör örgütünün internet sitesinde çıkan haberlerle benim MİT Müsteşarımı yargılayamazsınız. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Terörle mücadelede biz neler yapabiliriz, bu arkadaşlarımız bunun mücadelesini veriyor. Bu süreç ayrıca Hakan Fidan’la başlamadı. Daha önce benim emrimle Emre Taner’le başladı. Bir başbakan olarak direk bana bağlı olan bir müsteşarıma ben sahip çıkmazsam, ona talimatı veren benim, alacaksınız beni alın. Ben terörle mücadele ediyorum. Bu mücadelede tüm enstrümanlarımı kullanmak zorundayım. Yargı bu insanlara yardımcı olması gerekirken, kalkıp insanları endişeye sevk ediyor. Demek ki bu madde haddinden fazla bir yetki alanı doğuruyor, biz devlet içinde devletiz havasına sokuyor. Onlar istese Cumhurbaşkanı’nı bile ifadeye çağırabilir.

HEDEFİMİZDE GEREKSİZ TUTUKLAMALAR VAR

Aralarında gazeteci ve asker gibi tutuksuz yargılanabileceği mümkün olmasına rağmen tutuklu yargılanan insanlar var. Bu süreci bizim çok daha farklı bir biçimde yumuşatarak atlatmamız lazım. Bu durumun yargıyı da zora sokuyor. Bu durumun yargıya olan güveni de azaltıyor.

Türkiye 9,5 yıl öncesine göre çok çok iyi noktada, ideal noktada mıyız. Hayır bazı sıkıntılarımız var. Bunu nasıl telafi ederiz. Ama kalkıp da benim bir milletvekilim var içeride onu nasıl kurtarabilirim yolu yanlış bir yol olur. Seçime giderken sorunları olanların peşine takılmamak gerekir. Onlardan aday yap onlarla gir seçime. Bizim 9.5 yıl öncesine göre geldiğimiz noktada, biz artık demokrasi demiyoruz ileri demokrasi diyoruz. Yazarı çizeri her yazdığından çizdiğinden dolayı içeri atılmıyor. Birçok konuda yargı çok daha cesur karar verebiliyor. Bu cesur kararlar kendilerinin sağladığı bir imkân değil. Yasama organı bu imkânı sağladı, onlar da gerekli adımları atabiliyor. Yargıdaki yeni yapılanma süreci yargının tarafsız ve bağımsız bir yargı olmasını getirdi. Ben artık ülkemle batı ülkeleri arasında kıyasa girdiğim zaman ülkemle gurur duyuyorum.

CEZAEVLERİNE HERKESİ TUTUKLU OLARAK GETİRMEYELİM

Cezaevlerini farklı bir noktaya taşıyalım. Herkesi tutuklu olarak getirmeyelim. Mümkün olduğunca bunu minimize edelim. Bir taraftan demokrasi ülkesi diyorsun, bir yandan ne geliyorsa içeri at. Mafyaydı, çetelerdi, cuntaydı böyle şeyler olmadıkça farklı düşünmek gerekir. Ama müebbet hapsi gerektiren bir konuda arkadaşlarımız bu kadar vefakar davranmayacaklardır.

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞILMALI

Burada dört başlık var. bir başkanlık, ikinci yarı başkanlık üçüncü ise partili cumhurbaşkanlığı. Dördüncüsü de mevcut durum. Biz bu süreç içerisinde bir çok gerçekleri yaşadık. Biz burada bir rejim tartışması yapmıyoruz. Uygulamada biz bu sistemi nasıl daha iyi çalıştırabiliriz. Derdimiz bu.  Yeni anayasa çalışmasının yapıldığı bir dönemde bunun tartışılmasını çok isabetli olduğu inancındayım. Burada toplumun bilinçlenmesinden,  başkanlık sistemi ABD’de nasıl, Rusya’da nasıl, Fransa’da yarı başkanlık sistemi nasıl çalışıyor bilmesinden daha güzel ne olabilir.

KÜRTAJ VE SEZARYEN AYRI KONULAR

Ben kürtaj ve sezaryeni aynı kefeye koymadım. Sezaryen kadının kendi hakkı değil. Avrupa’da böyle, tıp karar veriyor gerekiyor mu, gerekmiyor mu diye. Ama bunlar bunu bir mali çıkar hesabıyla yapmazlar. Ama bizde, özel hastanelerde sezaryen oranı %90. Devlet hastaneleri ile ortak aldığınızda %50’ye düşüyor. Burada özel hastanelerde sen daha rahat doğum yapmak istemez misin deyip para kazanmak için insanları bu yönteme yönlendiriyorlar.

VÜCUT SENİNDİR AMA CENİN CANDIR

Sezaryeni caydırıcı birçok tedbir aldık, alıyoruz. Bu bir nüfus planlamasıdır diyor. Sezaryenle 3’de olur 4’de olur. Ama bu yazboz tahtası değil. İnsan her şeyden önce. Türkiye’nin yaş ortalaması 29. Bu artışla devam edersek 2037’de yaşlı bir nüfusa sahip olacağız. Bugün batının çöküşünde nüfusunun yaşlanması var. Türkiye’de bu tarafa gidiyor. Kürtaja gelirsek, bu çok daha farklı.  Dini olmayan ahlaki olmayan bir yaklaşım var “Vücut benimdir”. Vücut senindir, ancak cenin oraya düştüğü zaman senin olmaktan çıkmıştır. o bir candır. Sen onu öldüremezsin. Öldürdüğün zaman cinayettir. Avrupa’da farklı uygulamalar var. Vatikan çok farklı düşünüyor. Bazı Avrupa ülkeleri farklı. ABD’de bu konuya çok farklı yaklaşıyor. Bizim kendi değerlerimizden gelen bir yaklaşımla, şu anda medeni hukukumuzda bir madde var çocuk ana rahmine düştüğü anda hak başlar deniyor. Şimdi bütün bunlar ortadayken, Türkiye’de bu vücut benimdir diyor. O zaman adam Boğaz Köprüsü’ne kendini atmak istiyor. Bırak vücut onun atsın kendini diyebilir miyiz? Biz burada yaşama güvenliğini savunmakla görevliyiz. Senin tercihin öyle olabilir, ama o tercih hukuka saygısız bir tercihtir.

KÜRTAJA KARŞI MUTLAKA ADIM ATACAĞIZ

Biz bu çalışmayı yaparken insanın sağlığını hedef alarak, yaşama hakkını savunarak adım atıyoruz. Bunun gündem değiştirmekle alakası yok. Mesela birçok taciz olayları var, tecavüz olayları var. Sen o çocuğa bakmıyorsan, Devlet ona bakmakla yükümlüdür. Burada çocuk engellidir diye onu aldırırsak, bu ötenazidir. Biz doğmuş olanlara ötenazi yapıyor muyuz, buna müsaade ediyor muyuz? Biz nice anneler gördük. Down sendromlu çocuğunu nasıl seviyor. Ciddi bir sosyal devlet olsa bu sıkıntıları ortadan kaldırır. Yoksa bunu ana karnında öldür katlet, böyle bir yolu çıkış yolu olarak görmüyoruz. Burada zorunluluk halleri, istisnai haller ayrı tutulması gerekir. Bu işin ehliyeti sağlık bakanlığıdır. Hazırlanacak yasanın içerisinde bu da yerini alacaktır.

 

MEDYAGUNDEM

rtuk

RTÜK hala FETÖ üssü mü?

Radyo Televizyon Üst Kurulu, A Haber’e skandal cezalar kesti. A Haber’e, mahkemelerce doğrulanan bir bilgiyi …

erdogan-atv3

Dün gece Türkiye Başkomutan’ı izledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konuk olduğu ATV – A Haber ortak yanını Türk siyasi ve …

fusun2

“Gerilla annesi olmak istiyorum” diyen PKK sevici oyuncuya tepkiler çığ gibi; ATV de o diziyi yayından çıkardı

“Gerilla annesi rolünü oynamak istiyorum” sözleriyle diyerek terör seviciliği yapan oyuncu Füsun Demirel’e tepkiler çığ gibi. …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir