Anasayfa / ANALİZ / ZAMAN’daki o isimler neyin savaşında?
zaman-nereye

ZAMAN’daki o isimler neyin savaşında?

Bunlar neyin savaşında?

CUMHUR ÖZALP/HABER 10

Zaman grubunun bazı yazarları bu günlerde çok zekice, çok akıllıca analizler yaptıklarını zannediyorlar. Anlaşıldığı kadarıyla çocuksu bir dünyaları var. Hayatları boyunca kendileri dışındaki hiç bir kesimle hiç bir ciddi meseleyi tartışmamış, değerlendirmemiş, hepsinden önemlisi cedelleşmemiş olmanın verdiği naif bir cesaret yazdıklarında sırıtıyor. Hayır, sorarsanız, Türkiye’de en fazla farklı kesimlerle hem hal olmuş bir hareket olduklarını iddia ederler. Lakin maskeli bir sosyalleşmedir , yaşadıkları. Herkesin kendi ajandasının çerçevesine hapsolduğu, herkesin kendi itikadını koruduğu, herkesin kendi hayat tarzını sürdürdüğü garip bir sosyalleşme. Sırf sosyalleşelim diye herkesin kendisini paranteze aldığı ilginç bir hemhal oluş. Evet, bu tür bir asosyallikten geliyorlar.

Herkesin kendi tercihi elbette. Buraya kadar bir sorun yok.

Lakin bu denli maskelerle yaşamış bir yapının fertleri birden bire en ateşli siyasi mücadelenin ortasında buluverdi kendisini. Maskeyi attı, dilini değiştirdi, zor bir işe soyundu. Haklı bir mücadeleydi. Gerçekten büyük kahramanlık gösterdiler. Kimse kendilerinden bu denli cesur olmalarını beklemiyordu. Herkesi şaşırttılar. En başta kendi cemaatlerinin samimi fertlerini. Cemaat üyesi olmayanların ama muhabbeti olan insanların ise sorduğu bir tek soru vardı: N’oldu bizimkilere? Verdikleri haklı mücadele, haklı bir dava olduğundan kimse fazlaca bu sualin peşine düşmedi, meyveleri yemeye yöneldiler.

Şaşırdık… Nasıl şaşırmayalım ki?

Ne geleneğinde, ne düşüncesinde ne de pratiğinde hiç olmamış bir ‘tutum’u, olabilecek en radikal, keskin şekilde sahiplendiler. Hem de tam anlamıyla.

Dışarıdan bakıldığında tabiri caizse Cerrahi tekkesinden kendi çapında bir El-Kaide çıkma ihtimali kadar zordu yaşadıkları dönüşüm. Böylesine bir imaj vermişlerdi yıllarca.

İşin garibi, insanların onların tavırlarına bakıp şaşırmasına da ‘onlar’ çok şaşırıyorlar! Artık yıllarca aynada nasıl göründüklerini düşünüyorlarsa, garip bir ruh halleri var.

Bir nevi birden bire GDO tarzı değişim elbette siyasalın tabiatını zorlayacaktı.

Fazla zaman geçmeden hormonun yan etkileri görünmeye başlandı.

Felsefesi, etiği, diyalektiği kapalı devre ve kendi kendine olan ham siyasallaşma, marazlar üretti.

Bu marazi durumun analiz edilmesi gerekiyor

Bugün büyük bir yapının eli kalemli militan gücü kabul edilebilecek bir ekip elinde nasıl suiistimal edildiğine şahitlik ediyoruz.

Adeta Hizmet’i uyuşturucuya alıştırdılar.

AK Parti’nin siyasi ve sosyolojik güvenlik şemsiyesi altında, Erdoğan’ın omzundan ateş ederek avladıkları her unsur sayesinde büyük bir kahramanlık edası takınarak güç zehirlenmesine uğrattılar kendilerini.

Getirdikleri her bir av, hareketi biraz daha iştahlandırdı, biraz daha ‘başarı’ müptelası haline getirdi. Artık bir süre sonra onlar bir şey yapmadan bizzat hareket de av ister hale geldi.

Kontrolü kaybettiler.

Boylarını aşacak bir avı gözlerine kestirdiler.

7 Şubat’ta Hakan Fidan’a ateş ettiler. Yaraladılar.

Ama işin sahibi duruma el koyunca da bir kısmı çocuksu bir panik bir kısmı ise olayın ciddiyetini anlamaktan yoksun bir cahillikle feryat etmeye başladı.

O gün bugündür panik devam ediyor. İlk ateş eden olmanın verdiği panikle hata üstüne hata yapıyorlar.

Tam da bu noktada siyasi, felsefi ve İslami yetersizlikleri ortaya çıkmaya başladı.

Çocuksu kavramsal çerçevelerle, fıkıh değerlendirmeleriyle, basit siyasi analizlerle meseleyi toparlamaya çalışıyorlar.

Olmuyor. Yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.

Özellikle son iki hafta bunun en açık örneklerini sergilediler.

Bugün de artık bir gazete yazarlığını bırakıp cemaat basın sözcüsüne dönen genel yayın yönetmeni vaazına devam etmiş.

İnsan okudukça üzülüyor.

Ama maalesef yapacak bir şey de yok.

Türkçe olimpiyatlarını tarihin sonu zannedenler için elbette derin bir analiz yaptığını zannedebilir. Ama tarihin bir kaç binyıl geriye gittiği bu topraklarda, böylesi siyasi analizler çok amatör kalıyor. Şapka çıkarılacak, kesinlikle saygı duyulması gereken dev olimpiyatları hakir görmek değil bu. Aksine böylesi bir başarının da kökeni yine bu topraklardaki zenginlikten geliyor. Bu konuda saygısızlık eden ancak soytarılık yapmış olur. Lakin iki ayrı düzeyden bahsediyoruz. Birincisi fedakar ve cefakar bir örgütlenme ile ancak başarılabilinecek bir iş. İkincisi ise lojistikle hal olmayan bir iş.

Tekrar bugüne dönersek.

Dumanlı yazısında karşı atak olarak kullandığı her bir argümanın kendileri içinde kullanılacağını hiç düşünmüyor mu?

Çuvaldızı eline alma cesareti nereden geliyor?

AK Parti içerisindeki yanar döner tiplerden bahsetmiş Dumanlı. Aynen katılıyoruz. Hepsi, el hak doğrudur.

Fazlası vardır, azı yoktur.

Liderinin eski özel kalem müdürü, Ergenekon’dan dolayı soluğu Londra’da alan bir parti.

Lakin bu son tahlilde bir siyasi parti. Herkese açık bir yapısı var. Ulvi amacı kendi programını hayata geçirmek. Bu amacın hayata geçmesi için gerekli olan şey ise oy. Bu oyların bazen kimler tarafından toplandığı da çok büyük bir mesele değil.

Dumanlı aynı mantığı kendi cemaatine uygularsa neredeyse şakirtlerden başka hiç kimsenin cemaatin yanına bile yaklaştırılmaması lazım.

Dün Hocaefendi’ye demediğini bırakmayanlar mı dersiniz?

Bugün cemaatten çekindiği için aynı safta duranlar mı dersiniz?

Cemaatin yardım almak için beraber göründüğü isimlerin cemaatle ilgili neler söylediği mi dersiniz?

Hocaefendi’yle dalga geçenlerin cemaat yayın organlarında arzı endam etmesini mi dersiniz?

Uzatmaya gerek yok…

Bizce Dumanlı’nın en son girmesi gereken top ‘dün şunu yapanlar, bugün bunu yapanlar’ olmalıdır…

Bu topa girip sakat çıkmama ihtimali yok.

AK Parti’nin ise böyle bir ‘dünü’ yok. Neyi varsa bugünde. Hatasıyla sevabıyla.

Dumanlı’ya rahmet okutturacak bir tarz ise Ali Ünal’da var.

Daha önce bir tekfir yazısı ile hepimizi şok eden Ünal, bugün de çok ciddi bir çözümleme yaptığını düşündüğü bir yazı yazmış.

Ne demişti geçtiğimiz aylarda Ünal:

‘Türkiye’nin yakın geleceğinde öyle görünüyor ki, çok büyük fırtınalar ve tufanlar var. Batması mukadder olanlar, batması mukadder gemi veya gemilerde toplanacak; kurtulması mukadder olanlar da, dev dalgalar arasında selâmet sahiline götürebilecek gemi veya gemilerde.’

Evet, böyle söylüyordu Ünal yazısında. Bu satırlara varmadan dillendirdiği koca karı beddua düzeyini aşmayan bir siyasi analizle helak olacak olanları anlatıyordu.

‘Bedenimi cehennemi kaplayacak kadar büyüt’ şeklinde dua eden gelenekten geldiği farz edilen Ünal için oldukça tekfirci bir yaklaşım tarzı.

Son dönem bu tarz oldukça moda, grubun yazarları arasında.

Ali Ünal bugün yine benzer bir kalite ile son dönem tartışmaları ele almış.

Yine tekfirci bir dünyadan konuşmuş.

Mekke Resuller’ini bildiği farz edilen bir isim için yine garip bir yazı olmuş.

Üzerine çok fazla laf söylenecek bir analiz değil açıkçası.

Özetle, son dönem başlayan bir başka çapsız tartışmanın türevi.

Cemaatler STK mı değil mi? Yani olsa ne olur olmasa ne olur.

Kaldı ki STK nedir?

Hizmet grubu yaşadığı dönüşümle her iki sınıfa da giriyor mu? O da şüpheli?

Bankası, kreşleri, ana okulları, ilk okulları, kolejleri, üniversiteleri, silahlı silahsız bürokratları, yayınevleri, gazeteleri, televizyonları, turizmden inşaata, hukuk bürosundan maden şirketine neredeyse cemaatin kabul edilen şirketleri, milletvekilleri, bakanları… bunların hepsine belli oranda veya tam olarak sahip olan bir yapı STK olsa ne olur olmasa ne olur?

Neyse tartışma bu değil zaten.

Ali Ünal, oldukça naif bir akıl yürütme ile ‘cemaatlerin kıyamete kadar var olacağını, buna mukabil siyasi partilerin var olmayacağını’ söylemiş.

Eminiz çok orijinal bir tespit yaptığını düşünüyordur.

Lakin kusura bakmasın.

Oldukça basit ve yanlış bir okuma bu.

Doğrusu şu…

İnsanın olduğu her yerde, hayat devam ettiği sürece, kendisinin deyimiyle kıyamete kadar, siyasi partiler de olacak cemaatler de…

Fırkalar belki de Habil ve Kabil ile başladı. İnsan siyasetle var olur. İnsanın olduğu her yerde siyasi fırkalar da olmaya devam edecek. Belki form değiştirecek. Ne kadar değiştirir bilemeyiz. Ama ne olursa olsun bizi en fazla 20. yüzyılda Nur hareketinden Hizmet grubu çıkması kadar şaşırtan yeni bir form olur. Kısaca, bugün de yarın da olacak.

Cemaat dediği de aslında bir siyaset unsurundan başka bir şey değil.

Sorun bu unsurun bugün sınırlarının çok fazla farklı unsuru kesmesinden kaynaklanıyor.

AK Parti’nin kıyamete kadar var olacağını iddia eden bir özürlü etrafta görmedik. Herhalde Hizmet cemaati için de böyle bir durum söz konusu değildir.

Ünal, bu düzeyde bile siyasetin, tarihin ve hayatın en temel kavramlarını böylesine boca ediyorsa işimiz var demektir.

Ünal’ın anlaması gereken şey şu:

Geçmişte var olan cemaatler eğer varlıklarını bugün de sürdürüyor iseler, bunun bir sebebi var.

Kaldıki cemaatler içerisinde de çok uzun ömürlü olanlardan bahsetmek mümkün değildir.

Bugün İslam dünyasında müstakil cemaat yapısını koruyan en eski yapı İhvan’dır.

Türkiye’de ise bazı tarikatlar, Nur hareketi, farklı İslamcı hareketler…

Bu hareketlerin hiç birisinin ‘örgütlü tarihi’ içinden geldikleri gelenekle de aynı süreye denk gelmez.

Yani Hizmet hareketinin bilinen 30-40 yıllık geçmişi vardır, ama içinden geldiği Nur hareketi biraz daha eskidir.

Dolayısıyla aynı gelenek bile uzunca yıllar yapısını hem örgüt hem de eğilimler anlamında yekpare koruyamamaktadır.

İyisi mi bu düzeyde bile analiz fukaralığı çekilirken, bu denli haşin tespitler ve derinlikli analizler yapmaktan uzak duralım… Hele biz kalıcıyız, siz gidicisiniz; biz hancıyız, siz yolcuyuz tarzı Kemalizm kokan tehditlere hiç gerek yok.

Hele ikide bir “halk destek vermezse zaten sahneden çekileceğini” söyleyip duran bir lidere akıl ve hayat dışı çocuksu tehditler yapmanın bir anlamı hiç yok.

Düşmez kalkmaz bir Allah!

YAZININ KAYNAĞI İÇİN TIKLAYIN

MEDYAGUNDEM

ekremd2

Ekrem itini göz göre göre kaçırtmışlar!

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın firari Ekrem Dumanlı’nın da arasında bulunduğu 13 şüpheliyi takip etmesi için İstanbul …

kemal

KK FETÖ’nün kuryesi mi?

Siyasiler bayramı memleketlerinde geçiriyor. O siyasilerden biri de eski TBMM Meclisi Başkanı ve AK Parti …

ekrem2

O masada CHP ile FETÖ arasında bir kurye var!

Siyasiler bayramı memleketlerinde geçiriyor. O siyasilerden biri de eski TBMM Meclisi Başkanı ve AK Parti …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir