İMAMIN SOLU
MEHTAP YILMAZ/YENİ AKİT
Birgün Gazetesi’nde kafalar bir milyon!
Mızıkçılık mı dersiniz, yoksa seçim şoku mu?
Görülen o ki, Birgün tipi solcular sandığa defnedilmeyi pek de kaldıramamış!
Mertçe özeleştiri yapacağına tutmuş, sandığa çatmış!
Külhanbeyi ağzıyla halk iradesine racon kesip, “bütün diktatörler, sokakta devrilirler” diye manşet atmış!
Yani sandıkta çaktığı yetmemiş, bir de sıvamış…
Bizim memleketteki sol bu işte!
İmamın solu!
Halk iradesini küçük gören, horlayan sol!
Topluma tepeden bakan, halkından gıcık kapan sol!
Gücünü halktan değil, paralel örgütten kotaran sol!
Kırmızı noktalı kasetlerle lider devirip, parti müdürü ithal eden sol!
CHP’de adam kıtlığı varmış gibi, MHP’den aday devşiren sol!
En stratejik seçim bölgesinde, müstefi vaizin oğulcuğu Sarıgül’üyle seçime giden sol!
“Bozkurt” işareti yaparak sağa-sola yalpalaya yalpalaya, sonunda karaya vuran sol!
Burjuva baronların emriyle, Gezi’de proleterya takılarak PKK sempatizanlarının sokak eylemlerini öykünen sol!
Bu yüzden tıpkı BDP gibi, müebbet bir bölge partisi noktasına itilen sol!
Demokratik yollardan iktidar olmaya gözü kesmeyince, paralel yapının şantajlarından-montajlarından medet uman sol!
Aklını İstanbul sermayesinin baronlarına, ruhunu Pensilvanya’ya satan sol!
Müstefi vaizin elini öpmek için birbiriyle yarışan sol!
Kabul edin artık!
Halk, sizin bu çakma halkçılığınıza inanmıyor.
Solculuğunuza güvenmiyor.
Paralel Örgüt yandaşlığınızı, MHP’li aday devşirerek solu solladığınızı görüyor.
Halk bu yüzden sizi taca attı.
Tos diye sandığa çarptınız kafanızı.
Belki de Gülen’in laneti geri tepti, hep birlikte çarpıldınız!
Cüce siyasetçiliğin hazin sonu bu…
Vesayete boynunu uzatan solu toplum denize döktü.
Dev sol artık cüce bir sol.
Son sol…
Ölü sol…
***
Sandık, Erzurum’da Gülen Örgütü’ne, Bahçe’de MHP’ye, Tunceli’de ise CHP’ye mezar oldu!
BBP’nin kaptanı Destici, Paralel Örgüt medyasına bel bağlamasa, partisinin itibarını, Muhsin Yazıcıoğlu’nun mirasını yerle yeksan etmezdi.
Devlet Bahçeli, teşkilatının etkisinde kalarak Paralel örgütün casusluk faaliyetlerini görmezden gelerek hata yaptı. Lakin buna rağmen, Kılıçdaroğlu gibi sorumsuz davranarak, Paralel Örgüt yalakalığı yapmadı. Gençleri sokağa kışkırtmadı. Halk iradesine, sandığa sahip çıkın dedi. Sokağa çıkmayı değil, sandığa gitmeyi teşvik etti. Gençleri sokaklardan uzak tutarak, yine devlet adamlığını yaptı. Beklediği kadar oy alamasa da çok dua aldı.
Saadet Partisi, Neo-vesayete karşı rahmetli Erbakan gibi dik duramadı. Ne yazık ki Mustafa Kamalak, siyaset bilimci ve hukukçu olmasına rağmen, konjonktürü doğru okuyamadı. 28 Şubat döneminde darbecilerle kol kola girerek Erbakan’ı sırtından vuranlara “yeşil” yaktı. Tabanını küstürdü. Hata yaptı.
BDP, çözüm sürecini desteklediği için bölgeden galip çıksa da, ülke partisi olmayı yine başaramadı.
Tüm muhalefeti aşağı çeken Gülen ekibi ise yine çuvalladı.
Erzurum’da Belam’ın akıbetine uğradı.
Tüm dünya, Gülen’in halk nezdinde varsaydığı gibi bir yeri ve tabanı olmadığını anladı.
Kerameti AK Parti’den olan gücün sarhoşluğuyla, kendini imha etti. Dünyanın gözünde de, halkın gözünde de yerin dibine battı.
17 Aralık ve sonrasında Gülen’in maskesi düştü. Toplum, onu gerçek suretiyle gördü. Gerekli gereksiz konuştu, konuştu…
Belki de geçmişte kamuoyunun karşısına bu kadar çıkmadığı için, hataları bu denli dikkat çekmiyordu.
Sıkıştıkça hata yaptı.
Hata yaptıkça sıkıştı.
O kadar ki, artık modası geçmiş “bir ceketim bile yok” tarzı fukara edebiyatı dahi işe yaramadı.
Her şeyi, herkesi yanılttı. Kullandı.
Peygamber Efendimizi bile, amaçları uğruna araç etmekten utanmadı!
Çevresindeki eski dostlarına vefa göstermedi.
Hepsini Paralel Medya’sı eliyle itibarsızlaştırmak için çalıştı.
Çoğu yavrusunu kullanıp, attı.
Beddua etti. Lanet okudu. Bağırdı, çağırdı.
Gittikçe daha çok açığa çıktı. Battıkça battı.
Örgütünü de, kendisiyle birlikte aşağı çekerek battı.
Sandıklar, yüzüne bir hiç olduğunu haykıralı ortada yok.
Tansiyonu mu çıktı acaba, şekeri mi fırladı?
Yoksa işi yine bedduaya mı bağladı?
Ayıldı mı, bayıldı mı, ağlayıp sızladı mı?
Yoksa kaçtı mı?