Anasayfa / GENEL / O şayiayı yayanlar aslında İsrail karşısında diz çökmemizi istiyor olmasınlar!
hilal-mit

O şayiayı yayanlar aslında İsrail karşısında diz çökmemizi istiyor olmasınlar!

MEDYAGUNDEM.COM- Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan bugünkü yazısında İsrail’in hedefindeki MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili yazısında şöyle diyor:

“Başından beri süreci bulandırmak için Başbakan Erdoğan’ın Öcalan karşında diz çökeceği şayiasını yayanlar, aslında İsrail karşısında diz çökmemizi istiyor olmasınlar? Zira çözüm sürecini başarıya erdiren bir Türkiye’nin, ABD-İsrail’in güdümüne girmeyeceği aşikâr…”

Erdoğan’ın Öcalan karşısında diz çökeceği şayiasını yayan Taraf yazarı Emre Uslu idi. O da İsrail lobisi, Neo-Conlar, küresel 28 Şubatçılar, Neo-Ergenekoncular gibi Hakan Fidan’ı hedef alan isimlerden biri.

Kaplan Türkiye’yi Hakan Fidan ve Başbakan Erdoğan üzerinden İsrail’in diz çöktürme hain planını “İsrail’in önünde diz çökecek miyiz?” başlıklı yazısında şöyle yazdı:

TÜRKİYE NE İSRAİL-ABD’NİN NE DE İRAN GÜDÜMÜNDE HAREKET ETTİ

Bir ülke yönetiminin bir diğer ülkenin istihbarî yönetimi aleyhinde açıktan propaganda yaptığı görülmemiştir. Bu ilk kez, 2010 yılında, MİT’in başına Hakan Fidan atandığında gerçekleşti. Binyamin Netenyahu ve Ehud Barak, Fidan’ı İrancı olmakla suçlayan sert açıklamalarda bulundular. Aslında bu özetle ‘Şimdiye dek Türkiye istihbaratı MOSSAD’ın bazen güdümünde bazen yönlendirmesiyle İsrail’in çıkarlarıyla hep örtüşen işler yaptı. Ancak bundan sonra dalganın yönü değişebilir’ şeklindeki bir ‘ön alma’ çabasıydı. İşe yaramadı.

Türkiye, Suriye politikasından anlaşılacağı üzere ne İran’ın ne de İsrail-ABD’nin güdümünde hareket etti.

TÜRKİYE KENDİ YOLUNU ÇİZDİ

Mısır darbesi boyunca Suudi Arabistan, İran, Suriye, İsrail ve ABD aynı çizgide buluşurlarken, Türkiye kendi yolunu çizmeyi tercih etti.

Çözüm sürecine üçüncü bir yabancı devleti araya sokmadan (Örneğin Oslo sürecinde İngiltere devredeydi) kendi barış istikametini çizmeyi tercih etti ve daha önceki süreçlere göre de şimdiden daha uzun mesafe kat etti, ediyor. Bu üç politikada da yöneten Başbakan Erdoğan olsa da, şekillendirici ortak isim MİT Müsteşarı Hakan Fidan’dı.

7 ŞUBAT’I ŞİMDİ ANLADINIZ MI?

Geçtiğimiz sene 7 Şubat tarihinde, bir savcının elindeki yarım yamalak bir suç dosyasıyla ‘kelle’si alınmaya çalışılan Fidan’ın, ABD ve İsrail’in bir numaralı hedeflerinden biri olduğu geçtiğimiz günlerde daha net biçimde ortaya çıkmış oldu.

Bir hafta içinde Washington Times, Wall Street Journal ve en son Washington Post’ta Fidan aleyhinde saldırganlık dozu gittikçe artan makaleler yayımlandı. Bundan üç yıl önce, bir MİT Müsteşarı hakkında  iki satır okumanın haber sayılacağı günlerle bugün arasındaki fark, MİT’in gelmiş olduğu noktayı ve bu noktanın uluslararası bağzı koalisyonlar açısından ne kadar rahatsız edici olduğunu gözler önüne seriyor.

Wall Street Journal’da, ‘Türkiye’nin istihbarat şefi Suriye’de kendi yolunu çizdi’ başlığıyla yayınlanan haber, Fidan’ın Suriye politikasındaki etkinliğini ele alıyor. Araya birkaç güzel cümle serpiştirilmiş olsa da, makale, özellikle ABD’nin Esed rejimine askerî müdahaleden geri adım atmasına mukabil, Türkiye’nin de Suriye politikasında değişime gitmesine yönelik bir baskı işareti olarak okunabilir. Fidan’ın direk hedefe oturtulmasıysa, şahıslar üzerinden operasyonel mesaj vermenin bir örneği olarak görülebilir.

Dün de, Türkiye kamuoyunca ‘one minute’ hadisesinde, Başbakan Erdoğan’ın ısrarla sözünü kesmeye çalışmasıyla hatırlanan David Ignatius, Washington Post’da bir makale yayımladı. Uluslararası bir gazetede çıkmamış olsa ciddiye alınması zor bir yazıydı bu. Zira ‘bilgili kaynaklar’a dayandırılan bir haber, ‘şöyle söyleniyor’ şeklinde bir dedikodu metni söz konusuydu.

FİDAN İŞBİRLİĞİNE YANAŞSAYDI BU KAMPANYALAR OLMAYACAKTI

Şayet MİT Müsteşarı Fidan, eskiden olduğu gibi MİT’i CIA-MOSSAD ve Alman istihbaratlarının cirit attığı bir kurum olarak muhafaza etseydi, uluslararası bazı odakların nüfuzuna açık olsaydı, ‘işbirliği’ne yanaşsaydı bu itibarsızlaştırma kampanyalarına maruz kalmayacaktı.

7 Şubat’ın sadece bir ‘iç mesele’, bir hukukî hata, bir yanlış anlaşılma olduğuna inanmamızı bekleyenler, bu olağandışı karalama kampanyasının da bir tesadüf olduğuna inanmamızı mı bekliyorlar?

KAPLAN’IN YAZISI İÇİN TIKLAYIN 

MEDYAGUNDEM

feto-abla

“FETÖ ablası”nın görüştüğü MİT’çi!

FETÖ’nün “abla yapılanması” iddianamesinde, Çiğdem A.’nın 15 Temmuz sonrası bir MİT’çiyle görüştüğü belirlendi. İstanbul Terör …

teror

CHP bu alçak teröristlerle yürüyor!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözde adalet yürüyüşü adı altında planladıkları kirli tezgah gün geçtikçe …

uslu1

FETÖ’cü firari teröristten Başbakan’a ölüm tehdidi

FETÖ’nün tetikçisi, firari Emre Uslu sosyal medyadan Başbakan Binali Yıldırım’a tehditler savurdu. Uslu, trafik kazasında …

1 Yorum yapıldı

  1. Başbakanımıza diz çöktürecek analar öyle veletler daha dünyaya getiremedi, getirmesi de mümkün değil. 2012 de Emre Uslu tarafından temenni maksadıyla yazılan yazıda ‘’Kasım sonuna kadar ne olacağı belli olur…’’ kehaneti de tutmamıştır. İşin Uluslararası Güçlere ihale edildiği şu günlerde de bir halt edemeyenler, edemeyeceğini anlayanlar şantaj, tehditle halletme yoluna girmeleri psikolojilerinin gayet kötü olduğunu göstermektedir.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir