Anasayfa / GENEL / O paralel profesörden öğrencilerine cinsel taciz iddiası!
oszoy

O paralel profesörden öğrencilerine cinsel taciz iddiası!

Gülen örgütünden Prof. Dr. Osman Özsoy’un Haliç Üniversitesi’ndeki görevine son verildiği için bugünlerde özellikle Zaman gazetesi tarafından sanki “mağdur” edilmiş gibi pazarlanmasının altından büyük bir skandal çıktı. Özsoy’un üniversitede kız öğrencilere sözlü olarak cinsel tacizde bulunduğu iddia edildi.

O iddiaları da bugün Yeni Şafak’ta Salih Tuna köşesine taşıdı.

İşte yazısı:

Birkaç ay evvel Yeni Şafak’ta yazıyordu, ondan evvel de ‘Haber 7.com ‘ sitesinde yazıyormuş.

Pardon, her iki mecrada birden kalem oynatıyormuş.

Anlayacağınız oldukça velut bir insan evladı. (Bir de profesör, düşünün artık.)

Ne yazar ne çizer, kim niye okur bilmiyorum; bizim gazeteyle yolları neden ‘ayrılmış’ veya neden ‘kovulmuş’ onu da bilmiyorum.

Zaten çok geç haberim oldu.

‘Dumanlı’nın Zaman’ı’ndaki söyleşisi olmasaydı, belki de hiç haberim olmayacaktı.

Bunda da şaşacak bir şey yok; var böyle yazarlar, bugün yazmayı bıraksalar kimseciklerin haberi olmaz.

Doğrusunu isterseniz yazılarına neden son verildiğini de hiç merak etmedim. Merak etseydim, Yeni Şafak’ta neden yazmaya başladığını merak ederdim; zira, bu çok daha enteresandı.

Kendime göre bir tahminim vardı.

Nasıl ki 28 Şubat sürecinde birçok kallavi şirket belayı defetmek yahut askerle ilişkileri sıcak tutmak maksadıyla bir paşa emeklisini istihdam etmişse, ‘malum yapıyla’ da bu tarz ‘kontak’ noktaları aranmış olabilirdi.

Mesela, Elif Şafak’ın eşinin, Aydın Doğan’ın Radikal’ine genel yayın yönetmeni olmasının daha makul bir izahı yoktu.

E kolay değil tabii…

Henüz piyasaya çıkmamış bir kitabı nedeniyle Ahmet Şık’ı ve yine bir kitap yazdı diye Hanefi Avcı’yı efkarıumumiyenin gözü önünde tutuklayan bir yapıdan söz ediyoruz.

Bugünlerde ‘Freedom House’un şebelek raporuyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ‘dövmeye’ çalıştıklarına bakmayın, kitap yazdığı için insanları nasıl cezalandırırsınız diye isyan ettiğimizde, Ekrem Dumanlı çok içerlemiş, ‘Burada olan, kara propaganda seylâplarına kapılarak sağa sola savrulan bazı iyi niyetli insanlara oluyor…’ demişti.

Gelgelelim…

28 Şubat’ın en ufunetli günlerinde işkencelerden geçtiği halde dik duran, hiçbir vesayete hiçbir zaman boyun eğmeyen Yeni Şafak’ın patronajının hiçbir yapıyla ‘kontak’ noktası araması söz konusu olmaz.

Demek ki, nasıl ne şekilde olduğunu bilmediğimiz bir ‘sızıntı’ vaki olmuştu. (Baştan söyledim ya, naçizane bir tahmin bu, bambaşka bir nedeni de olabilir.)

Haddimi biliyorum, gazetede kim niye yazıyor diye sorgulayacak halim yok.

Malum yapının mensubu olmasının dışında elemanın başka bir özelliği olsaydı bu bahsi inanın hiç açmazdım.

Daha evvel nerelere ‘sızmış’ bilemiyorum.

Benim bildiğim, AK Parti belediyelerinde ‘organizatör’ olarak boy göstermişti.

Birçok kez de fakiri konuşmacı olarak davet etmişti. Gayet de nazikti; ‘Zat-ı Alinizi davet etmek istiyoruz… Uzun zamandır bu yönde bir arzumuz var…’ falan demişti. Çandar ve Nazlı Ilıcak gibi isimlerin davetlerine katıldığını belirttikten sonra da programın ‘telifli’ olduğu notunu düşmüştü. (Ne teliflerini sordum ne de ‘uzun zamandır’ ısrarla süren ‘arzularına’ karşılık verdim. AK Parti dahil hiçbir belediye etkinliğine konuşmacı olarak zaten katılmam. Hele bir ücret karşılığında ‘belediye konuşmacısı’ olmayı asla içime sindiremem.)

Hangisinden daha fazla kazanıyordu bilemeyiz ama belli ki birçok işi aynı anda yürütme mahareti vardı:

AK Parti belediyelerinde ‘organizatörlük’, bir gazetede ve bir internet sitesinde yazarlık, üniversitelerde hocalık yapıyordu.

Haliç Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini AK Parti muhalifliğine bağlamıştı.

Zaman gazetesindeki söyleşide, ‘Yarın utanacak bir iş yapmadığım için huzurluyum…’ diyordu.

Ne ki, mezkur üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Mansur Topçuoğlu’nun, ‘Maalesef ahlaki zaafları var (…) Özellikle bayan öğrencilere yönelik cinsel içerikli konuşmalar yapıyor (…) Bu konuda savcılığa suç duyurusunda da bulunulacak…’ dediği medyaya yansıdı.

Daha evvel de benzer iddialar üzerine Fatih Üniversitesi’nden atıldığını Sabah gazetesinden İsa Tatlıcan haberleştirmişti.

Söz konusu durumu nevzuhur muhalifliğine bağlaması imkansız; çünkü o dönemde hızlı bir AK Parti ‘yandaşıydı.’ Yani, 17 Aralık yargı darbesinin ardından malum yapının televizyonlarından birinde, ‘Erdoğan’ın siyasi hayatı bitmiştir’ şeklinde racon kesmeye başlamasından çok çok önceydi.

Bir dönem de olsa aynı gazetede yazdığım bir insanın bu ‘hayli kirli’ iddialarla anılması doğrusu beni çok üzer.

Gelgelelim o montaj tapeler üzerinden kolejden öğrencisi olan insanlara ve bu insanlar üzerinden Sayın Başbakan’a müstekreh bir şekilde hakaret etmekten hiç imtina etmiyor!

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

MEDYAGUNDEM

kk

KK Berberoğlu konuşmasın diye mi yürüyor?

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna’nın “Kılıçdaroğlu’nun ‘adaleti’ Zübük’ün ‘namazı'” başlıklı yazısı şöyle: Kılıçdaroğlu adına “adalet” …

teror

Terör yanaşmalarına anladıkları dilden!

Terör örgütlerinin sözde adalet yürüyüşüne destek vermesi gerçeğini sulandırmak isteyen Milliyet yazarı Mehmet Tezkan’a anlamlı …

kemal1

“İslamcı” sokağa kurulan kumpas!

Sabah gazetesinde Salih Tuna’nın “Son kumpas da kabak gibi ortaya çıktı” başlıklı yazısı şöyle… Kılıçdaroğlu‘nun …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir