MEDYAGUNDEM.COM- İslam dünyası için yaşadığımız yüzyılın önemli din adamlarından biri olan Hayrettin Karaman, özellikle cemaat medyasında Hz. Ömer örneğiyle evlere girilemeyeceğine dair Başbakan Erdoğan’a yapılan saldırılara cevap niteliğinde bir yazı kaleme aldı bugün. Hz. Ömer örneğini vererek evlere girilemeyeceğini savunanlar için “Onları anlıyorum da ‘bizimkileri’ anlamakta zorlanıyorum” diyen Karaman, verilen örneğin de nasıl yanlış kullanıldığını açıkladı.
İşte Karaman’ın “Hangi eve girilemez”yazısı:
HZ. ÖMER ÖRNEĞİ
İslam’da ve bizim İslam içinde oluşmuş ve değişmiş kültürümüzde ev, nikah bağı ile birbirine bağlı bulunan çiftin ve yakınlarının oturdukları mekan, yuva, barınak manasına gelir.
Hz. Ömer böyle bir evin içinden şüphe uyandıran seslerin geldiğini işitmiş ve baskın yapmış, ev sahibi de bu baskının İslâmî kurallara aykırı olduğunu söylemiş, büyük Halife bu uyarıyı kabul etmiş, adamın meşru olmayan fiili hakkında takibat yapmamıştı.
Son günlerde ‘kızlı erkekli birlikte kalınan veya hukuki şartları taşımayan yahut da terör yuvası olarak kullanılan öğrenci evleri’ üzerine yapılan tartışmalarda Hz. Ömer’in bu uygulamasının delil olarak kullanıldığını, bu örnek ve delile göre niteliklerini zikrettiğim öğrenci evlerinin de denetlenemeyeceğini ileri sürenler oldu.
Başta, İslam’a göre evin tarifini verdim. Eğer bir evde nikahsız bir çift yaşıyorsa veya kızlı erkekli öğrenciler birlikte kalıyorlarsa, yahut da bir evde ülke için tehlikeli olan bazı faaliyetlerin yapıldığı konusunda ciddi şüpheler varsa İslam’a göre devlet bu evi denetler, basar, gayr-i meşru olan fiilleri engeller, failleri cezalandırır.
AİLEYİ TEHDİT EDEN GELİŞMELER MUHAFAZAKAR ÇEVRELERİ ÜZECEK
İşi yıkmak olandan yapmayı beklemek abestir.
Ne ekersen onu biçersin. Bugün tartışılan, taraftarı ve karşı çıkanı bulunan ürünün tohumu yıllarca önce atıldı, hayli zamandan beri de ürün veriyor. Bu ürünü bekleyenler mutlu, hem ekime hem de ürüne karşı olanlar mutsuz. Laik devlet -her inanca eşit mesafede değil- mutlulardan yana, hukukunu da bu mutluluğu devam ettirme amacıyla düzenlemiş.
Bu çerçevede sosyal problemler devam edecektir. Aileyi tehdit eden gelişmeler aileye bağlı muhafazakâr çevreleri üzecek, derin derin düşündürecek ve şikayete sevk edecektir.
DEĞİL Mİ Kİ İSLAM’A AYKIRIDIR “CİHAD” DUYGUSU İÇİNDE TEZLERİNİ SAVUNURLAR
Nasıl etmesin ki, yirmi yaşını geçmiş bir üniversiteli kız, televizyonda utanmadan ve çekinmeden şunları söylüyor: ‘On sekiz yaşımı doldurdum, bana ailem karışamaz, özel hayatıma müdahale edemez, istediğim kimse ile kalır ve kanun yasaklamadıkça istediğimi yaparım, asıl yanlış olan bu özgürlüğe karşı çıkmaktır…’
Profesör unvanlı birçok yol gösterici de hararetle bu kızın tezini savunuyorlar.
Değil mi ki İslam’a aykırıdır, değil mi ki mevcut iktidarın istikametine zıttır onlar elbette bir ‘cihad’ duygusu içinde tezlerini savunacaklardır.
Onları anlıyorum da ‘bizimkileri’ anlamakta zorlanıyorum.
Allah razı olsun hocamızdan! Öbür din alimleri, üniversite hocaları yan gelip yatmaktan başka ne iş yapıyor onu anlayamıyorum. Kardeşim çıkıp bir şeylerde sizler söyleyin sene! Dini konularda bir dünya tartışmalar yapılırken çıkıp neden bir şeyler söylemezsiniz ki?
ALLAH RAZI OLSUN HOCAM SİYASETEDE ALET OLDUNUZYA HELAL OLSUN İTİBARINIZ KAYBOLUYOR HABERİNİZ OLSUN BUNLARIN BİRDE VEBALİ VAR.