Anasayfa / ANALİZ / Habertürk’ü FETÖ’ye böyle teslim ettiler!
tekdag4

Habertürk’ü FETÖ’ye böyle teslim ettiler!

FETÖ Habertürk’ü bakın nasıl yörüngesinden çıkarıp, kimlerle nasıl kafesledi?


MEDYAGUNDEM.COM- Fetullahçı terör örgütünün medya operasyonlarında adres hep Habertürk’te Kenan Tekdağ adını gösteriyor. Soru şu; FETÖ’den tutuklanan gazeteci görünümlü teröristleri Habertürk’e kim yerleştirdi?

Darbe girişimi sırasında Ankara’da Akıncı Hava Üssü’nde yakalandıktan sonra adliyeye sevk edilen ve “Akıncı’ya tarla bakmaya gittiğini” savunup serbest bırakılan FETÖ’nün ‘hava kuvvetleri imamı’ Yrd. Doç. Dr. Adil Öksüz’ün kaçışına yardımcı oldukları gerekçesiyle tutuklanan 3 kişiden biri Erdal Şen. FETÖ’cü Şen Habertürk TV’nin bir önceki Ankara temsilcisi idi.

Erdal Şen, Dokuz Eylül Üniversitesi Haberleşme Bölümü’nden mezun olduktan sonra 1994 yılında gazeteciliğe başladı. Zaman gazetesinde uzun süre başbakanlık muhabirliği yapan Şen, Erdoğan’ın Subayevleri’nde oturduğu apartmana Zaman Gazetesi’nin başbakanlık muhabiri iken 2008’de taşındı. Apartmanın giriş, Başbakanlık ofisinin ise üst katındaki, 4 nolu daireyi, bir dönem STV’nin Ankara temsilciliğini yapan Haluk Örgün’den kiraladı. Şen, Ocak 2012’de ise Haber Müdürü olarak Habertürk gazetesine geçti.

ANKARA BÜRONUN BAŞINA GEÇTİ

Haber müdürlüğü uzun ömürlü olmayan Şen, gazetenin Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya tarafından eski görevi başbakanlık muhabirliğine kaydırılırken, yerine de şu anda gazetenin Ankara Temsilciliğini yürüten Bülent Aydemir getirildi. Ekim 2012’de ise Şen, gazete yönetimi tarafından ani bir kararla görevden alınan Sarıkaya’nın yerine Ankara Temsilcisi yapıldı.

HABERTÜRK’E BU İSİMLERİ KENAN TEKDAĞ YERLEŞTİRDİ

Bugün Ensonhaber’de yer alan habere göre, Şen’in bu görevlendirmesi kulislerde “cemaat kontenjanı” iddialarına yol açtı. Erdal Şen, yıllardır Ciner Holding’in medya grubunun yöneticiliğini yapan Kenan Tekdağ’ı akıllara getirdi. Kenan Tekdağ muhafazakar yapısıyla bilinen bir aileden geliyor, haliyle bir dönem FETÖ’nün önde gelen isimlerinin Habertürk’teki kadrolaşma çalışmaları Kenan Tekdağ üzerinde de soru işaretlerine neden oluyor.

HABERTÜRK TV’DE YAYIN KOORDİNATÖRLÜĞÜ YAPMIŞTI, FETÖ’DEN TUTUKLANDI

Nazlı Ilıcak ve bazı FETÖ’cü basın mensuplarının tutuklandığı operasyonda, tutuklanan isimlerden biri daha Habertürk’te görev almıştı: Abdullah Kılıç..

Abdullah Kılıç, Habertürk TV’de Genel Yayın Koordinatörlüğü görevini üstleniyordu. Kılıç da Habertürk’e, Kenan Tekdağ kontenjanından giren isimlerden biri olarak biliniyor.

MEDYAGÜNDEM, Kılıç’ın FETÖ’cü olduğunu Habertürk’e transfer olduğu günlerde de deşifre etmişti.

MEDYAGÜNDEM’DEKİ OLAY HABERTÜRK YAZISI

Tam 4 yıl önce MEDYAGÜNDEM yazarı Erdem Yavuz, “Habertürk’ü Yörüngeden Çıkarma Operasyonu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazı büyük ses getirdi. FETÖ’cü yargı üzerinden tehditle o yazı MEDYAGÜNDEM’den kaldırtıldı.

Şimdi o yazının ne kadar doğru olduğu daha iyi anlaşılıyor.

İşte Erdem Yavuz’un o yazısı:

(***)

HABERTÜRK’Ü YÖRÜNGEDEN ÇIKARMA OPERASYONU

Türk basınındaki, en farklı insanlardan bir tanesi Ufuk Güldemir hakkında çok şey anlatılır ve yazılır, kim ne derse desin bilgisiz ve kalitesiz adamların çok olduğu Türk medyasına sıradışı bir haberci olarak damgasını vurdu. Meslek yaşamı Son Havadis gazetesinde foto muhabiri olarak başladı, Habertürk’te sona erdi, gazeteci yetiştirmekle değil, gazeteci keşfetmekle ilgili haklı bir ün kazandı.

Ufuk Güldemir, 1999 yılında Habertürk televizyon kanalını 2000 yılında da Türkiye’nin ilk İnternet haber portalı olan Haberturk.com’u kurdu.

2007 yılında vefatı sonrası, Habertürk’ün isim hakkı ve televizyonu, Turgay CİNER’in sahibi olduğu Ciner Medya Grubu tarafından satın alındı.

Hopa’lı olan Turgay Ciner, otomobil yedek parça işinden, inşaata oradan tekstile derken, 1995 yılında yani 39 yaşında iken bir anda, o tarihte özelleştirilen Havaş’ı (Havacılık yer hizmetleri) satın almış, 1998 yılında Sabah gazetesine ortak olarak medya sektörüne girmişti.

Turgay Ciner, 2005 yılında tamamını satın aldığı Sabah, Takvim gazeteleri ve ATV televizyonunu Dinç Bilgin’in çevirdiği bir “üçkağıt” nedeniyle bütün itirazlarına rağmen 2007 yılında TMSF’ye devretmek zorunda kaldı.

Turgay Ciner fırsatçı bir iş adamıydı, medya sektörüne de zaten para kazanmak için değil hükümete yakın olmak için girmişti, o zamanlar gözü devletin elinde atıl durumda olan ETİ maden işletmelerinin özelleştirilmesindeydi.

Turgay Ciner, Sabah grubunun kontrolünü eline geçirince Recep Tayyip Erdoğan’la samimiyetine güvenerek, hakkında yazdığı sayısız eleştiri yazısını unutup Fatih Altaylı’yı 2006 yılında Sabah’a genel yayın yönetmeni yaptı. Fatih Altaylı, Sabah gazetesi Ciner’in elinden çıktıktan sonra Çalık grubu satın alana kadar, TMSF tarafından adam yerine konmamasına rağmen dişini sıktı, 8 ay daha Sabah’ta çalışmaya devam etti. Allah’ı var Fatih Altaylı, Turgay Ciner’i kısa sürede çok mutlu etti, hükümetle arasındaki sıcaklığı artırdı, madencilik sektörünün kralı oldu.

Fatih Altaylı, baktı Sabah’ta durum kötüye gidiyor, Hürriyet’e dönmesi imkansız, mirasyedi olarak evde oturacağına, tekrar Turgay Ciner’in kapısını çaldı.

Ciner, Altaylı’yı pek sevmezdi, “saygısız” ve boş konuşan bir adam olarak görürdü, ama Ciner, medyanın spor kulübü başkanlığından daha kıyak imtiyazları olduğunu görmüştü, Altaylı’yı kırmadı, Habertürk gazetesine genel yayın yönetmeni yaptı.

Altaylı hızlı başladı, Ciner’e epey bir masrafla büyük bir matbaa kurdurdu, matbaa günlük 1 milyon baskı kapasitesine sahipti, ardından Ajans Haber Türk (AHT) isminde bir ajans kurarak, birtakım “işlerini” yaptırdığı R. K.’yi müdür olarak atadı.

R. K. yüksek maaşlarla çoğu Sabah gazetesinden bir sürü muhabir, editör, fotoğrafçı topladı. Ne de olsa geleceğin Hürriyet’ini kuruyorlardı, masraftan da kaçmadılar.

Yüksek ücret alan tecrübeli muhabirler peş peşe güzel haberlere imza atmaya başladı, satışlar arttı ancak yine de reklam piyasasında yeterince pay almaları mümkün olmuyordu, her ay maddi zarar büyüyordu.

Fatih Altaylı içinse her şey çok iyi gidiyordu, onun için Sabah gazetesinin günlük satışını geçse yeterliydi, zararı patron düşünsün diyordu. Ah bir de Turgay Ciner’in “kara kutusu” avukat Kenan TEKDAĞ olmasaydı, gördüğü zaman bile tüyleri diken diken oluyordu ama mecburdu, sineye çekti Sabah’ta yaptıkları kavgaları bile unuttu. İşler yoluna girince kankisi, sırdaşı olan ve bir türlü kendini kabul ettiremediği entellektüel camiaya sokan Murat Bardakçı’yı yanına alarak tarihi ve turistlik gezilerine çıkmaya başladı.

Birgün aniden, o dönem adı “Doğan Grubu’nun damadı”, ekonomi dehası, “MHP genel başkan adayı” olarak gündemde olan Yiğit Bulut, ince bir hesapla Habertürk TV’nin başına geliverdi, hiç sevmezdi Yiğit Bulut’u ama patronun hesabı başkaydı, madem gazete ve TV reklam alamayıp zarar ediyordu, öyleyse devletten ihale alması gerekiyordu, bu değirmen nasıl dönecekti, Altaylı mecbur razı oldu, yapacak bir şey yoktu.

2010-2011 yılları Habertürk için, Kenan Tekdağ, Fatih Altaylı ve Yiğit Bulut arasındaki küçük medya kavgaları şeklinde geçti, benim makam arabam daha güzel, senin sevgilin çirkin, ben Başbakan’a daha yakınım, Ankara’da benim daha çok tanıdığım var tarzındaki kavgalara, Turgay Ciner bıyık altından gülüyordu, içinden çocuklar işte oynasınlar kendi kendilerine diyordu.

O esnada birileri daha gözünü Habertürk’e dikmişti, göz dikenlerin de aslında büyük bir medya grubu vardı ama artık bu gazete ve TV’lerde yazılıp çizilenler çok inandırıcı değildi, Ergenekon, Balyoz hikayeleri o kadar çok işlenmişti ki, muhabirler bile aynı şeyleri haber yapmaktan bıkmıştı, TSK’ya çok aleni saldırmışlar, deşifre olmuşlardı. Sevimli görünmek için sürekli gülen Faruk Mercan, sürekli aba altından sopa gösteren Ekrem Dumanlı bile artık durumu kurtaramıyordu, kamuoyunu yönlendirmede yetersiz kalınmaya başlandı.

Gerçi, sosyal medyayı top sakallılar iyi kontrol ediyordu, Altangillerin Taraf gazetesi üstüne düşeni fazlasıyla yapıyor, ön cephede savaşıyordu ama Altangiller dengesizdi her an sapıtabilirler, yeter gazete çıkardığımız artık Küba’ya yerleşiyoruz diyebilirlerdi, Türk halkı çabuk bıkardı, unuturdu sosyal medya her an yerini başka bir şeye bırakabilirdi.

Önce Doğan grubunu parçalamaya ve bir iki gazete kapmayı düşündüler ama Aydın Doğan zaten bitik durumdaydı, satışları yerlerde sürünen, sorunlu Milliyet ve Vatan’ı, başımıza niye bela edelim dediler.

Güvendikleri bir “Abileri” onlara Taksim’in en güzel yerinde duran Habertürk binasını kafasıyla işaret etti, önce biraz araştırdılar, ev sahibini kaçırıp komple yerleşelim diye düşündüler fakat o zaman çok etkili olamazlardı, her zaman sonuç aldıkları klasik yöntemi uygulamaya karar verdiler.

Habertürk’ü yörüngeden saptırma işinin ihalesi, İstanbul’un kralı olan ve “top sakal çetesini” yönlendiren Emniyet İstihbaratçı Ali Fuat Yılmazer’in üstüne kaldı.

Ali Fuat Yılmazer hemen bir ekip oluşturdu önce Turgay Ciner ikna edilmeliydi, gerisi zaten çok kolaydı fırsat gecikmeden geldi, Turgay Ciner, ilk göz ağrılarından Havaş üzerinden organize işlere karışmıştı, deliller elde edildi basılı düğme operasyonuyla Turgay Ciner’e haber uçuruldu, haberi duyan Ciner çok panikledi önce ne yapacağını şaşırdı, akıllı adamdı çekirdekten yetişmeydi, toparlandı ve yakın çevresinden aldığı akılla hemen ilk uçakla Pensilvanya’ya uçtu, el öptü “emrinizdeyim” dedi, patron tamamdı sıra yöneticilerdeydi.

Fatih Altaylı için artık gazetecilik zevk vermiyordu, Murat Bardakçı ona farklı bir dünya açmıştı, bir de üstüne Taraf’a manşet olan bir “vakası” patlayınca, durumu çakması fazla uzun sürmedi, bir kaç kez tesadüfen karşılaştık diye düşündüğü ve öğlen yemekleri yediği Ali Fuat Yılmazer’i anlayıverdi, zaten Başbakan da eski yakınlığı göstermiyordu, karşıdaki ekip bu sefer çok güçlüydü, hızlı bir uyum sürecinden sonra, saçını boyatmayı ve spor araba merakını bir anda bıraktı. Murat Bardakçı ile yaptığı ve çok keyif aldığı programı sonlandırdı, canını sıkan biri de “çil çil” ortadan kayboldu…

Çetenin hedefindeki diğer yönetici Yiğit Bulut en kolayıydı, tek sorun Başbakan tarafından seviliyor oluşuydu, önce güzel bir lakap takıldı, gerisi hızlı geldi, Yiğit Bulut 2012′nin ilk ayında kendini kapının önünde buluverdi, kovulduğunu anlaması bir hafta sürdü, ön kapıdan kafası dik girdiği kanaldan başı önde arka kapıdan, kimseye veda edemeden çıktı.

Sonra; Habertürk’ün Taksim binası artık öğlen yemeklerinin Emniyet İstihbarat Şubesi personeline ücretsiz verildiği bir yer olmuştu ama haber gelmesi yeterli değildi, gelen haberleri evirip çevirip kullanıma sunacak güvenilir bir manipülasyon ekibi gerekliydi.

Ekip arayışı başladı;

O esnada Türkiye’de ortalık çok karışıktı, MİT-Emniyet arasındaki güç savaşı, Başbakan–Cemaat çatışmasına doğru tam gaz bir şekilde gidiyordu.

Aranan güvenilir ekip Radikal gazetesinde bulundu…

Radikal’in genel yayın yönetmeni Eyüp CAN’ın büyük ümitlerle Zaman gazetesinden transfer ederek Radikal’in haber merkezini teslim ettiği Abdullah KILIÇ, eski İstihbarat Müdürü E. D.’ın akrabası , çaylak adliye muhabiri M.K.’ın özel ilişkileri sayesinde Aralık 2012’de flaş bellekte temin ettiği KCK operasyonu ifadelerini ve iddianamelerini, çok güzel bir şekilde kullanarak, bir anda istihbaratçı A.F.Y.’nin (Ali Fuat Yılmazer) gözüne girdi.

2012 yılının ilk aylarında, Abdullah Kılıç Habertürk TV’ye koordinatör oldu aslında Kılıç ve saz arkadaşları Habertürk gazetesine geliyorlardı ama Fatih Altaylı maddi içerikli küçük bir oyunla TV’ye kaydırdı ekibi, gerçi sonra Altaylı’ya Asmalımescit’te yürürken gerçekleşen bir darp olayıyla kulak çekildi.

İstanbul’da “top sakal çetesi”yle bağlantılı Emniyet ve savcılar ekibi, MİT’i yıpratmak için her türlü dalavereyi çeviriyorlardı, yeni Habertürk TV ekibi de hemen entegre oldu ve çalışmalara başladı, ilk olarak M. G. laptop’una yüklediği çok gizli savcılık ifadelerini, gazete gazete dolaşıp gazete istihbarat şeflerine okutarak, haber yapmalarını istedi, sonunda haber bu yönde ilk Taraf gazetesinde çıktı, MİT mensupları bilinçli bir şekilde deşifre edildi.

Habertürk ekibi ve top sakal çetesi bu şekilde her gün yeni bir manipülasyonla Başbakan’a ve MİT’e yüklenerek, yoğun bir kamuoyu oluşturma faaliyeti yürüttü.

İşte Ufuk Güldemir’in hayalinde kurduğu ve yaşama geçirdiği Habertürk, böyle rezil edildi, şimdi herkes anlıyor mu, bütün manipülatörler kesintisiz hergün sırayla sözleri kesilmeden neden Habertürk TV’de konuşuyor, gazete yazıları çıkıyor, Zaman grubunun köşe yazarları, cemaatin eski tüfekleri neden en kritik konularda yorumcu olarak çıkıyor, sözleri gazeteye çarşaf çarşaf haber oluyor.

Olay budur, demek ki bazılarına adam olmak için medya grubu sahibi olmak yetmiyormuş mutlaka birilerine, bir gruba yakın olmak gerekiyormuş…

Sizlere bugün bir çok kimsenin bildiği, ancak dile getirip kaleme almadan çekindiği gerçek bir operasyonu aktardım. Bunların devamını da getireceğim. Yazılarım beklediğim üzere belirli çevreleri rahatsız etmesine rağmen, buradan doğruları aktarmaya devam edeceğim. Beni izlemeye devam edin.

ERDEM YAVUZ

(***)

MEDYAGUNDEM

bylock2

FETÖ’den üç maymun emri!

FETÖ soruşturmalarda izlenecek savunma stratejisini, üyelerine ByLock’la yollamış: Kaçamak yanıt verin. Himmetleri ‘Ailem verdi, arabayı …

pakis

Pakistan’ın FETÖ’sünden yargı darbesi

Pakistan’ın seçilmiş Başbakanı Şerif, Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile görevinden azledildi. Birçok uzmana göre yargı darbesinin …

hero

FETÖ’nün “hero” rezaleti çözüldü

Darbeci astsubay Gökhan Güçlü’nün giydiği, ‘Hero’ yazılı tişörtün, kardeşi Bahar Güçlü tarafından kargoyla, içinde bir …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir