Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk röportajını Al Jazeera’ye verdi. Erdoğan, “Yeni Türkiye”, Kürt sorununa çözüm süreci, Cemaat’le mücadele, Suriye, Mısır ve Irak’la ilgili konularda Al Jazeera Arapça’dan Hatice Bengana’nin sorularını yanıtladı.

Değerli izleyenler, Ankara’ya hoş geldiniz. Başbakanlık merkezinde konuğumuz Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Sayın Cumhurbaşkanı hoş geldiniz. Çok yoğun gündeminize rağmen davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Ve bildiğim kadarıyla seçimi kazandıktan sonra basına ilk röportajınızı veriyorsunuz.

Seçimden sonra ilk mülakatı Cezire ile yapıyoruz.

Çok teşekkür ederim. Sayın Cumhurbaşkanı bildiğiniz gibi Arap dünyası sizi ülkesinde büyük atılım gerçekleştirmiş bir lider olarak görüyor. Halkların büyük çoğunluğu sizi davalarında bir destekleyici olarak görüyor, Filistin halkının davasında olduğu gibi. Aynı şekilde bölgede yaşanan gelişmelerle ilgili Arap dünyasında sizden net ve açık cevap bekleyenler var. Fakat biz ilk olarak iç meseleler ile başlayalım. Siz şuan Türkiye Cumhurbaşkanısınız. Başbakan iken Türkiye’ye çok şey kattınız, verdiniz. Şimdi Cumhurbaşkanısınız ne vadediyorsunuz, Öncelikleriniz nedir?

Öncelikle çok çok teşekkür ediyorum. Tabii bir Cumhurbaşkanı olarak Türkiye’de anayasamızın bizlere vermiş olduğu görevler nelerse bu görevleri bu çerçeve içerisinde yürüteceğiz. Tabii bizim şu andaki sistemimiz bir başkanlık sistemi değil. Ama yarı başkanlık sistemine benzer bir yapı bizde mevcut ve bu yapı içerisinde bizler seçilmiş bir başbakan ve ilk defa halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak birlikte el ele vermek suretiyle gerek ülkemizin gerekse bölgenin aynı zamanda uluslararası ilişkilerde farklı bir Türkiye’yi ki biz bunu seçimlerde Yeni Türkiye adıyla sürekli işledik, inşa etmek üzere çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Tabii çok yoğun bir çalışmaydı bu. Gerek demokrasi de gerek ekonomide çok yoğun bir çalışmayla geleceğe yürüyoruz. Öncelikle Türkiye’de tabii halkımızın bize olan teveccühü burada çok farklıydı. Biz partimizin şahsımı aday göstermesiyle bu seçime girdik. Ama ana muhalefet partisi ve diğer bir muhalefet partisi Türkiye’deki diğer muhalefet partilerini de yanına almak suretiyle 13-14 parti destekleyerek bir aday çıkardılar ve bunun yanında bir diğer aday daha vardı. Dolayısıyla üç aday yarıştık sonunda halkımızın % 52’sinin oylarıyla cumhurbaşkanlığına seçilmiş olduk. Tabii bu gelecek süreci çok farklı bir şekilde biz inşa edeceğiz ve bunun adı bir defa Yeni Türkiye, Yeni Türkiye tabii farklı olacak ve bu seçim bildiğiniz gibi ilk turda biten bir seçim oldu ikinci tura kalmadı. İlk kez böyle bir şey gerçekleşmiş oldu. Bu noktada da çok anlamlı. Göreve başladığımızdan bu yana dokuzuncu seçimi yaşadık. Dokuz seçimde de sürekli olarak oylarını arttıran bir hareket ve sürekli olarak da halkımızın teveccühünü kazanan bir hamdolsun bir cumhurbaşkanı olduk. Şimdi tabii biz burada değerli inşallah atacağımız başbakanımızla beraber ve aynı zamanda ülkemizde şu andaki iktidarla el ele vererek 12 yıllık tecrübemizi çok daha farklı bir şekilde işleyeceğiz ve bu deneyimi gerek cumhurbaşkanlığı makamı gerek iktidar makamı olarak dayanışma içerisinde Türkiye’mizi ve ülkemizin tüm halkının imkanlarını daha da arttırma üzerine inşa edeceğiz ki aydınlık yarınların Türkiye’si çok farklı olsun. 2023 hedeflerine çok daha farklı ulaşalım istiyoruz. Bunu da başaracağız.

Tüm bunları başarmak için Başbakan olarak Ahmet Davutoğlu’nu seçtiniz. Neden Ahmet Davutoğlu? Size yakın olduğu için mi, siyasi ortak ve yol arkadaşı?

Şimdi tabii şunu özellikle ortaya koymak lazım. Görevlendirme noktasında yaptığım tüm istişarelerde çok geniş kapsamlı bir istişare yaptım ve bugüne kadar yani bir başbakan olarak bir genel başkan olarak hayatımı hep istişareler üzerine bina etmişim. Çünkü gerek bizim biliyorsunuz medeniyet perspektifimiz içerisinde istişarenin yeri çok farklıdır. İnancımızda da istişarenin yeri çok farklıdır. Ve Türkiye’de hiçbir siyasi parti bu denli geniş kapsamlı bir istişareye dayalı olarak adayını tespit etmez, biz adaylarımızı da böyle tespit ederiz. Başbakan adayımızı da tespit ederken Türkiye genelinde partimizin özellikle tabanında bu işte söyleyecek sözü olan bütün arkadaşlarımızı en üst kuruldan en alt kurula kadar dinledik. Oradan aldığım kanaatler neticesinde başbakan adayı olarak aynı zamanda partimizin genel başkanı adayı olarak Ahmet Davutoğlu Beyi bizler inşallah yarın partimizde genel başkan adayı olarak teklif ediyoruz ardından da cumhurbaşkanı olarak devir teslim töreninden sonra cumhurbaşkanı adayı olarak karşımıza gelecek ismi başbakan olarak görevlendireceğiz ve hükümeti kurma işlevini sürdürecek. Burada bir hassasiyet var. Tabii ben göreve geldiğimde danışman olarak Ahmet Bey’ yanımda göreve başladı ama ben Ahmet Bey’i o gün tanımadım. Ahmet Bey’i daha geçmişten tanıyorum ve daha sonra da tabii kendisinin üniversiteye dönme arzusu falan da oldu. Biz dedik ki artık bak buraya kadar danışman olarak geldin, Abdullah Bey’in yanında çalıştın şimdi bizim yanımızda çalıştın bundan sonra sizi çok daha farklı görevler bekleyecek. Siz bugüne kadar teorisyendiniz. Şimdi bundan sonra bu işin pratiğini de yapmak suretiyle teoriyle pratiği bir araya getirecek ve ülkemize, milletimize bu şekilde çok daha faydalı olacaksınız. Ve zaten değerler noktasında fikri planda en ufak bir ayrılığımız söz konusu değil. Ve çalışkan bir kardeşimiz, arkadaşım. Buna inanıyorum, buna güveniyorum. Burada çalışmak çok önemli. Yani bu biraz böyle keyfilik kabul etmez, çok koşturmayı ister. Dışişleri Bakanlığı’nda bu noktada başarılı bir performans Sayın Davutoğlu ortaya koydu şimdi de inşallah gerek ülke içi gerek ülke dışı beraberce koşturacağız. Bakanlarımızla beraber inşallah ülkemizi çok daha farklı bir yere taşıyacağız.

Peki, parti konusu ne olacak? İşaret ettiğiniz gibi partide size yakın başbakan üzerinde bir ittifak var. Söylediğiniz gibi parti yarın toplanacak. Özellikle Türkiye basınında ve siyasi çevrelerde Adalet ve Kalkınma Partisi içerisinde bölünmeler olduğu söyleniyor. Bu bölünmelerin gölgesinde partinin geleceği ne olacak?

Partimizin içinde farklı sesler olabilir. Ama şimdi yarın kongre yapılacak. Şu ana kadar olan sesler farklıdır varsa bilemiyorum ama yarın kongrede göreceksiniz ki inanıyorum çok güçlü birlik, beraberlik içerisinde inanıyorum ki inşallah bir kongre gerçekleşecektir. Ve bu kongreyle birlikte de artık Ahmet Bey hemen zaten listesini de orada açıklayacak ve listesinin açıklanmasıyla birlikte mevcut liste zaten şu anda benim çalıştığım liste. Ama bu listenin içerisinde kendi icra kurulunu tekrar oluşturabilir, bu imkanı var. Büyük bir ihtimalle de oluşturacaktır. Çünkü her genel başkan çalışabileceği arkadaşlarını kendisi seçecektir ve bunu da süratle halledecektir. Bir taraftan da tabi biz kendisine görevi verir vermez fazla vakit kaybetmeden kabinesini kurup gelecektir bir taraftan da hükümet kurulacaktır. Yoğun bir şekilde önümüzde bir hafta var. Bu bir haftada çok yoğun bir çalışmayla Türkiye farklı bir atmosferin içerisinde birlik beraberlik içinde yoluna devam edecektir.

İç meseleleri çok hızlı bir şekilde geçmek için hemen sormak istiyorum. Görev süresi dolan Sayın Abdullah Gül ile ilişkiniz nasıl?

Abdullah Gül’le aynen Dışişleri Bakanı olduğu zaman kendisini cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğimizde aramızdaki hukuk ne kadar sıcaksa şu anda da bu hukuk aynı şekilde sıcaktır. Tabii partimizin içerisine fitne sokmak isteyenler tefrika sokmak isteyenler bu tür şeyleri 7 yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde zaman zaman Abdullah Bey’le benim aramda zaman zaman hanımlarımız arasında bu tür ayrılıkların olduğunu net işlemişlerdir bundan sonra da işleyebilirler. Ama onların hiçbir zaman bu attıkları adımlar tutmamıştır bundan sonra da tutmayacaktır. Çünkü biz sıradan bir parti değiliz. Bu bir davadır ve bu davaya gönül verenler artık inanıyorum ki kıyamete dek bu anlayış içerisinde o kardeşlik duygusu içerisinde bu hizmeti sürdüreceklerdir.

Bu süreçte öncelikleriniz açısından sormak istiyorum. İç çekişmelerden biri olan sizin adlandırmanızla “Paralel yapı” Fethullah Gülen cemaati ile çekişmeyi nasıl bir sonuca bağlayacaksınız?

Bunu Hatice Hanım çok açık net şöyle söyleyeyim. Şimdi biz tabii 11-12 yıllık şu ülkedeki hizmet süreci içerisinde bu gruba önceleri bunlar bir cemaat anlayışı içerisinde bize yaklaşıyorlardı. Biz tabii elimizden gelen her türlü desteği ülkemizdeki yasalar çerçevesi içerisinde verdik. Fakat zaman içerisinde bu maalesef bir çeteleşmeye bir mafyalaşmaya bir paralel devlet yapılanması süreci içerisine girdi. Ve paralel devlet yapılanması olarak da bizim artık resmi kayıtlarımıza girmiştir. Milli Güvenlik Kurulu olarak bu isimle artık tescil edilmiştir, böyle bir durumu vardır. Şu anda tabii kurumlarımız içerisinde bunların temizliğine yönelik çalışmalar başlamıştır. Cumhurbaşkanı olarak görev süreci içerisinde ben bunun mücadelesini devam ettirmemi ulusal güvenliğimize bir tehdit olması sebebiyle yapmak zorundayım. Aynı şekilde başbakanım aynı şekilde kabinemiz bu mücadeleyi tüm kurumlarımızla beraber sürdürmek durumundayız. Çünkü burada bir ulusal güvenliğimizin tehdidi söz konusudur. Biz ulusal güvenliğimizin tehdidini bu tür çetelere asla bir defa yaptırtmayız. Onlara karşı da bu mücadeleyi de güçlü olarak veririz ve onları da temizlemek durumundayız ve bunu temizleyeceğiz. Gerek ulusal gerekse uluslararası bazda bu mücadelemiz kararlı bir şekilde sürecek. Şunu da söyleyeyim; Tabii bunlar hep geçmişte cemaat diye anılmışlardır ama şunu söyleyeyim ki bizim Türkiye’de cemaatlerle bir problemimiz yoktur. Ama bunlar cemaat olmaktan çıkmış artık bir çete haline dönüşmüştür ve daha da ileriye giderek devletin birimlerinde yapılanma içerisine girmiştir. Devlet içerisinde devlet asla olmaz.

Evet, fakat ben onlarla nasıl mücadele edeceğiniz öğrenmek istiyorum. Yani aramalar, soruşturmalar ve belki de İnterpol’den yardım alma gibi mi? Cemaat ile mücadele nasıl olacak?

Bunların hepsi başladı yapılmaya bunlar yapılıyor şu anda, tabii. Bakın şu anda emniyet teşkilatı içerisindeki yapılanmada birçok isim şu anda hukukun genel çerçevesi içerisinde tutuklanmaya başladılar ve serbest kalacak olanlar serbest kalıyor ama tutuklanması gerekenler tutuklanıyor, daha işin başındayız. Ama bundan sonraki süreçte de bu aynı kararlılıkta devam edecek. Bu sadece emniyetteki yapılanmadır. Diğer kurumlarımızın içerisindeki yapılanmalar var. Bunlar bulundukları görev yerlerinden farklı yerlere bunların tayinleri çıkmıştır, bazıları açığa alınmıştır, bunlar devam ediyor. Birçok yasal düzenlemelerle çünkü süreç itibariyle Meclis’in kapandığı bir zamana da tabii bu rast geldi. Ama yeni yasama yılıyla birlikte bu çok daha kararlı bir şekilde sürdürülecektir.

Sayın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iç meseleler konusunu geçmeden önce benim açımdan da önemli olan Kürt meselesini sormak istiyorum. Türkiye’nin içerisinde bu sorunun çözümü nedir? Hemen sınırlarınızın dışında komşu bölgelerde Irak Kürdistan bölgesinde bağımsızlık ilanı için çalışmalar yapılıyor. Kendi kaderlerini belirleme referandum çalışması var. Yani komşularınızda bağımsızlık konusuna bir ilgi var. Türkiye Kürtleri açısından durum nedir?

Şimdi şunu çok açık net söylemek durumundayım. Bir defa Türkiye’de benim Kürt vatandaşlarımın sorunu noktasında benim ne kadar sorunum varsa Kürt vatandaşlarımın da o kadar sorunu vardır. Yani böyle bir ayrımcılık falan söz konusu değildir. Ama Türkiye’de maalesef bunu farklı bir perspektif içerisine oturtup Kürt Sorunu veya Kürt Meselesi diye ifade etmişlerdir. Yani buna Kürt Meselesi dediğiniz zaman bunun karşısına Türk Meselesi de çıkar, Laz Meselesi de çıkar, Arnavut Meselesi de çıkar, Arap Meselesi de çıkar, Boşnak Meselesi de çıkar bunların hepsi çıkar. Ama tüm ülkemizdeki etnik unsurların kendilerine has sorunları vardır ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bu sorunları minimize eden AK Parti iktidarından başka bir iktidar olmamıştır, bunu biz başardık. Ve şu anda bu bölgelerin hepsinde madden ve manen altyapıdan üstyapıya varıncaya kadar birçok hizmetleri eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, enerjide, tarımda bütün bunlarda bu hizmetleri vermiş bir iktidar olarak biz yolumuza devam ediyoruz. Şunu özellikle söylüyorum; Biz 780 bin km. kare üzerinde bir ülkeyiz. Ülkemizde bir defa en ufak bir operasyona müsaade etmeyiz. 36 etnik unsur vardır bizim ülkemizde. Hepsi de bizim açımızdan birdir, aynıdır ve benim için Türk neyse Kürt de odur, Arap da odur, Boşnak da odur, Arnavut da odur. Hepsini yaradılanı severiz yaradandan ötürü anlayışıyla seviyorum, seviyoruz. Kuzey Irak’taki gelişmelere bakınca Kuzey Irak’taki gelişmelerde biz bir defa Irak’ın genelinde toprak bütünlüğünün korunmasından yanayız. Bölünmesini asla arzu etmeyiz. Son gelişmeler bizi ciddi manada üzmüştür. Yani biz orada ne mezhepsel bir ayrışmayı ne etnik bir ayrışmayı arzu etmiyoruz. Dün nasıl onlar bir ve beraber ise istiyoruz ki bugünde öyle olsunlar yarın da öyle olsunlar. Fakat tabii ki bu son gelişmelerin Suriye’deki gelişmelerde bağlantılı olarak bu şekilde gelişmesi hepimizi yaralamış, bölgeyi yaralamış tabii ister istemez burada birçok tavırları almak zorunda kaldık, kalıyoruz. Bunun bir an önce aşılması tabii bizimde en önemli sorunumuz. Fakat sevindiğimiz bir şey var o da geçmişte Maliki ile olan süreç maalesef hiç iyi gitmedi. Bizim onlarla ilişkilerimiz çok çok ileriydi ve kendilerine her alanda her türlü desteği verebileceğimizi söylememize rağmen bu tür uyarıları yapmamıza rağmen dinlemediler ve şu anda onun bedeli ödeniyor. Fakat Meclis’te başkanın seçilmiş olması ardından cumhurbaşkanının seçilmiş olması ardından da başbakanın seçilmiş olması şimdi artık kabinenin bir milli mutabakat hükümeti olarak gerçekleşecek olması umutlarımızı yeşertiyor. Şimdi onun beklentisi içerisindeyiz inşallah Irak birlik beraberlik içerisinde yeniden ayağa kalkar diye dua ediyorum.

Kaynak: Al Jazeera