Anasayfa / ANALİZ / Cemaat medyası yine şecaat arzederken…
zaman-gulen-sargin

Cemaat medyası yine şecaat arzederken…

MEDYAGUNDEM.COM- Gülen örgütü medyası her koldan Başbakan Erdoğan’a açıktan küfrediyor. Bugün de  Zaman gazetesinin Cuma ekinde Süleyman Sargın isimli yazar, “Bir ruh analizi” başlıklı yazısında  adresi Başbakan Erdoğan olduğu apaçık bir küfürname yazdı.

“Histerik, paranoyak, deli” gibi hakaretlerin sıralandığı yazı ne ilginçtir tam da “Fethullah Gülen’in ruh analizi” gibiydi. Cemaat medyası yine şecaat arzederken sirkatin söyledi!

Bakın her bir kelimesi ne de ilginç biçimde Gülen’i “betimleyen” yazı: 

Bir ruh analizi

Geçenlerde bir okurumuz bir makaleye dikkatimizi çekti. e-mail yoluyla gönderdiği o makaleyi okuyunca içinden bazı bölümleri hiç değiştirmeden sizlerle paylaşmak istedim. Histerik ve paranoyak bir ruhun fotoğrafının çekildiği bu yazıyı tefekküre vesile olması duasıyla arz ediyorum:

“Paranoya, her şeyden şüphe etme, şundan-bundan kötülük geleceği endişesi içinde bulunma, kendini güvensiz hissetme ve vehimle oturup kalkma hastalığıdır. Ve bu ruh hali bütün suiniyetlerin, suizanların da kaynağı gibidir. Onun ikliminde şekillenir bütün ayrıştırıcı düşünceler, “biz” ve “ötekiler” mülâhazaları. Orada kararlaştırılır nâhak yere infazlar ve en dırahşan nâsiyeleri karalamalar. O vehim atmosferinin boşalması, her şeyin dışa vurmasının da bir ifadesidir.

Paranoyak, kendinden başka kimseyi tanımaz; vefasızdır, ahd ü peymânına asla güven olmaz; kat’iyen adalet tanımaz ve hakka karşı da fevkalâde saygısızdır. Dahası o, bu kabîl değerlere bağlı yaşamayı aptallık sayar. Zaman zaman en masum hareketlerden dahi işkillenir ve en yararlı gayretleri bile kuşkuyla karşılar ve sorgular.

Paranoyak, aynı zamanda sırf kendini gören, kendini düşünen, kendi cismânî arzuları arkasında koşan bir hodgâm ve bir bencildir. O, kendine hayranlık duyan ve her hâlükârda kendini, kendi davranışlarını, eda ve endamını beğenen bir narsisttir. Kendisinin ortaya koyduğu düşünce, tedbir ve çözümlerin dışındaki her şeye karşı tenkitleri hazırdır. O, yazılıp-çizilen şeylerin hepsini yanlış bulur, söylenen sözlerin tutarsız olduğunu iddia eder ve her şeyi, herkesi kapkara gösterir; çünkü hiç kimse o değildir.

Benlik, bir baş belası denecek ölçüde kuşatmıştır paranoyağın bütün ufuklarını. Kibir, çalım, caka, başkalarını küçük görüp aşağılama onun her zamanki hâlidir. Herkese ve her şeye hükmetme humması ise lâzım-ı gayri mufârıkıdır. Elinden gelse bütün dünyayı hâkimiyeti altına almak ister. Bir kere de bunu kafasına koymuş ise gerçekleştirmek için her çareye başvurur, her vesileyi değerlendirir ve gözünü kırpmadan her mesâvîyi rahatlıkla irtikâp edebilir. Yalan söyler, âlemi aldatır veya aldatmaya çalışır; verdiği sözlerde durmaz, döner; emanete hıyanet eder, akla-hayale gelmedik entrikalar çevirir. Bütün bunlar insanları aldatmaya yetmediği takdirde ar, namus, şeref, hukuk, demokrasi, adalet, insan hakları demeden “Kuvvetin de lâyüs’el bir hakkı var.” mülâhazasıyla yürür bir gece kaba kuvvetle hedef kitlenin üzerine…

Paranoyak, bir paranoyaklar cephesi oluşturmak için elinden gelen her şeyi yapar. Yerinde kendine karşı mevhum düşmanlar üretir, yerinde hemen herkesin ciddi bir tehdit altında bulunduğu vehmini uyarır; gerekirse kendisi de bizzat, terör türü bir kısım eylemler tertip ederek saf kitleleri böyle bir tehdidin var olduğuna inandırır. Her zaman hile, hud’a düşünür.. yalan söyler.. sürekli ikiyüzlü davranır.. çok defa suret-i haktan görünür, herkesi aldatmaya ve kafasında kurguladığı şeylere onları da inandırmaya çalışır. Bütün bunları yaparken de elinden geldiğince kendinden emin görünmeye olabildiğine özen gösterir; gösterir ama yine de her tavrından güvensizlik, telâş ve tedirginlik dökülür.

Aslında o her hâliyle tam bir yalandır; oturuşu-kalkışı, ağlayışı-gülüşü, şiddeti-mülâyemeti, sevinci-kederiyle mücessem bir yalan. Hep olduğundan farklı görünmeye çalışır; düşündükleri gibi konuşmaz, gerçek niyetini hep saklı tutar ve birbirinden farklı karakterler sergiler. Bu kadar çok varyasyonlu yaşadığından ötürü de, bir gün gerçek yüzünün ortaya çıkacağı endişesiyle sürekli yüreği ağzına gelir ve ölür ölür dirilir.

Paranoyağın iç dünyası tozlu-dumanlı ve fesada açık olduğundan onun en olumlu işlerinde dahi hep bir bozgunculuk ve fesat söz konusudur; ne var ki o, bu fesada “fesat” demeye de hiçbir zaman yanaşmaz; yanaşmaz ve değişik demagojilerle fesadı “salâh” göstermeye çalışır. Oturur kalkar bozgunculuk yapar, insanları birbirine düşürür, milletin farklı kesimlerini yer yer karşı karşıya getirir, düşman kamplar oluşturur; sonra bu bölünmüşlüğü, bu çözülmüşlüğü kendi hesabına değerlendirmeye durur. O, kendi gibi düşünmeyenleri veya çıkarlarına engel gördüklerini, yerinde antidemokratik olmakla suçlar, yerinde moderniteyi tehdit ediyor gibi gösterir; bunlar da yetmezse ne yapar eder, yaygarayla herkesin sesini keser ve mutlaka planlarını gerçekleştirir. Yalandır bunların hepsi, fesattır onun bütün yaptıkları, ikiyüzlülüktür her işi ve bir aldatmacadır her tavrı, her düşüncesi. Ama ne kadar insan vardır bütün bunları sezip anlayan!?.

Paranoyak tam bir delidir; ne var ki, o bunun farkında değildir. Aksine o, kendini akıllı ve bilgili sanır; dolayısıyla da kendinden başka herkesin bir mânâda beyinsiz ve muhâkemesiz olduğuna inanır. Öyle sansa ve öyle inansa da, hiçbir zaman onun mutlu olduğu söylenemez; zira o, her an kendini ayrı bir düşman cephesi karşısında ve dünya çapında terörist örgütlerle kuşatılmış olarak vehmeder. Korkar ve titrer hayalinde îka ettiği bu saf saf düşmanlardan. Başa çıkamayacağını düşünür ve çevresindekilerden yardım dilenmeyi dener. Onları da aynı düşmanların düşmanlığına, insanlık için bir tehdit unsuru olduğuna inandırması lâzımdır.. evet ona göre, düşüncelerinin, tasarılarının ve operasyonlarının meşru görünmesi adına herkesin aynı ölçüde vehme ve hezeyâna itilmesi zarurîdir. Zira onun planlarının gerçekleşmesi adına toplumsal, hatta uluslararası bir paranoyaya ihtiyaç vardır. Bunun için de mutlaka şöyle-böyle, gazeteleriyle-mecmualarıyla, televizyonlarıyla-radyolarıyla bütün medya kuruluşları harekete geçirilmeli; çeşit çeşit tehdit unsurları sıralanmalıdır. Yığınlar, ülkenin ellerinden uçup gideceği yalanına inandırılmalı; saf halk kitleleri üzerinde toplumun dört bir yandan kuşatıldığı vehmi uyarılmalı ve ne yapıp ne edip herkes delirtilmelidir ki zirvedeki mustatil cinnet yadırganmasın.

Evet, ezenlerin, başkalarına hükmetmek isteyenlerin, gözlerine kestirdikleri değişik coğrafyaları işgal edenlerin toplum/toplumlar çapında böyle bir paranoyaya ihtiyaçları var. Kinin, nefretin, hırsın, din düşmanlığının delirttiği bu insanların, idare etmeyi düşledikleri kimseleri korkutarak, ürküterek, telâşlandırarak, vehim ve hezeyâna sürükleyerek kendilerine benzetmeye çalışmaları bence bu cinnet mantığına göre normaldir. Aslında böylelerinden başka bir şey beklemek de aldanmışlık olur.”

(Bu yazı, 1 Ocak 2004 tarihli Sızıntı dergisinin başyazısından derlenmiştir.)

MEDYAGUNDEM

feto2

Teröristbaşının şifresi çözüldü

Teröristbaşı Gülen’in 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde Amerikan gazetesine verdiği röportajında kullanılan fotoğrafın şifreleri çözüldü. …

darbe

Allah’a değil Feto’ya tapan sapıklar!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı otele, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saldırı düzenleyen 1’i …

feto

Teröristbaşının son oyunu!

Teröristbaşı Fetullah Gülen, dün bir Mısır gazetesine “darbeyi Atatürkçü ve laik subaylar yaptı, bizim ilgimiz yok” …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir