Anasayfa / ANALİZ / Aydın Doğanzede o gazeteci bir hastane köşesinde öldü!
yurtsever1

Aydın Doğanzede o gazeteci bir hastane köşesinde öldü!

MEDYAGUNDEM.COM- Uzun yıllardır Avusturya’da yaşayan ve Hürriyet, Milliyet, Tercüman gazeteleri ile Anadolu Ajansı’nın temsilciğini yapan gazeteci Ali Haydar Yurtsever (66), bir süredir mücadele ettiği kanser hastalığına yenik düştü.

Gazeteci Ali Haydar Yurtsever, dün akşam Avusturya’nın başkenti Viyana’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi.

Yurtsever’in cenazesi bugün uçakla İstanbul’a getirilecek. Yurtsever için, İstanbul’da üyesi olduğu Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde tören düzenlenecek. Gazeteci – Yurtsever’in cenazesi daha sonra İzmir’e gönderilecek. İzmir Yamanlar Cemevi’nde düzenlenecek cenaze töreninin ardından Doğançay Mezarlığı’na defnedilecek.

O BİR AYDIN DOĞANZEDE İDİ

Yurtsever 2001 yılında Milliyet’in Viyana Temsilcisi iken Aydın Doğan tarafından kovulmuştu. Yurtsever’in  Aydın Doğan tarafından nasıl bir haksızlığa uğradığını Umur Talu Haber X sitesine 7 yıl önce verdiği röportajda şöyle anlatmıştı:

“Milliyet’in hep vefalı tarafı olduğunu düşünmüşümdür. Kendimiz varken de olabildiğince yapmışızdır. Ama mesela tabi ki, çok vefasızlık da olmuştur. Turan Yavuz, bu vefasızlıklardan ciddi bir darbe yiyen birisiydi. Ama iyi biliyorum, hastalığı ile ölümü arasındaki belli bir sürede, hem Milliyet’in sahibi Aydın Doğan, hem de Milliyet yönetimi sahip çıktılar. İkinci vefasızlık, Allah uzun ömür versin, hastalığı yok ama Ali Haydar Yurtsever’e yapılmıştır. Buna hiç katlanamadım. Ali Haydar Yurtsever, Viyana muhabiri. Ama hangi Viyana derseniz, sadece Avusturya’nın başkenti değil, Irak’ın başkenti Viyana, Pakistan’ın başkenti Viyana, Bosna’nın başkenti Viyana, Somali’nin başkenti Viyana, Romanya’nın başkenti Viyana…Nerede olay varsa . Ali Haydar oraya gitti. Ailesini, sağlığını çok sarstı, ama hep dürüst davrandı. En ufak bir fotoğrafını gazeteden habersiz birisine pazarlamadı. Hep çok sadık, çok dürüst ve çok çalışkan. Ve . Ali Haydar’ı bir gün işten çıkarttı birisi. İşten çıkarttığında ona asgari ücretten tazminat vermeye kalktı. Ve ben mahkemeye gittim. Kendim için yapmadığım bir şeyi yaptım. Ali Haydar’ın esas maaşını mahkemede açıkladım. Ve Ali Haydar normal bir tazminat alabilme hakkına kavuştu. Bunu ben kendime bile yapmadım. Çünkü ben de bile bile  parçalı maaş aldım da, verdim de. Ama bunun Ali Haydar’a yapılması çok ağrıma gitti. ‘Ben bu arkadaşın Genel Yayın yönetmeydim. Maşını şu kadar dolardan, şu kadara çıkartan benim, bunun adı prim değildir, ücrettir” dedim. Ali Haydar’ın tazminatına hakkını almasına katkıda bulunduysam ne mutlu bana. Bana göre bunlar vefasızlıktı. Belki arada başka şeyler de olmuştur ama Milliyet denince, kolayca kötü bir şey söylemem. Şimdi bunu size söyleyen ben, Milliyet’ten, o kadar emek verdikten sonra kovulan birisi. Onu da unutmamak lazım!”

TALU GEÇTİĞİMİZ AY DA YAZDI

Talu geçtiğimiz ay Habertürk’te “İşsiz ama eşsiz bir gazeteci!” başlıklı yazısında Yurtsever’in bir Aydın Doğan medyası kurbanı olduğunu şöyle anlatmıştı:

“Tek yapabildiğimiz acı çekmemesi için tedbirleri almak ve isteklerini yerine getirmek.

Dünden beri morali biraz daha iyi. Hatta bugün terasa çıktı, çok sevdiği piposunu istedi. Nasıl sevindik anlatamam.

Mutlaka size yazmak istedikleri vardı. Bana dikte ettirerek yazdırdı, kontrol ettikten sonra size göndermeme müsaade etti.

Çok sağolun. Sağlıcakla kalın.

Nalan Yurtsever”

***

Son günlerde birkaç kez konuşmuştuk onunla.

“Hayatının arkadaşı” Nalan Hanım, çok sevdiği çocukları oradaydı.

Viyana’da bir hastaneden, zor konuşarak belki, ama yine her kelimesini özenle seçtiği o telefon görüşmesinde ona söylediğimi size de tekrarlayayım:

Sen iyi bir insan, iyi bir gazeteci oldun hep. Benim de canımsın.

***

Ali Haydar Yurtsever, 16 yılımı verip bir gün kovulduğum Milliyet’in o özel dönemlerinin “Viyana muhabiri”ydi. Dünyanın en sakin şehirlerinden birinde temsilci.

Ama Ali Haydar sakin Viyana dışında, kaynayan her yerdeydi.

Körfez savaşlarında Irak, Pakistan, Somali, Romanya, Bosna.

Tarih kanla ve onca canla acı çekerken, “Gazeteci” hep ateşin ve ölümün tam ortasındaydı.

Gazeteciliğin bugünkü sefaleti karşısında şöyle düşünün:

Yabancı ajanslar, dünyanın büyük gazeteleri, onun tek kare fotoğrafının peşindeydi.

Başkası olsa dünya paraya satabileceği tek bir karenin, her anın hesabını Milliyet’e veriyor; fotoğraflarını ancak gazete namına dışarı satıp prim alıyordu.

O kıyım, savaş ve katliamlarda hayatını kaybetmedi ama hayatından kaybetti.

Ailesinden hep ayrı kaldı; yaralandı, kaza geçirdi. Sağlığı bozuldu.

Gazetecilik aşkı kadar, dürüstlüğü, doğruluğu, insanlığı ile hep çok kıymetli oldu benim için.

2001’de Milliyet’ten kovulduğumda, işte Özkökler’in, Y. Yılmazlar’ın Lale devriydi; Ali Haydar hala oradaydı ama…

Bir süre sonra, hayatını o gazete için ortaya koymuş o gazeteciyi de kovdu, küstah bir “medya zihniyeti”.

Üstelik yıllarca ölümle kovalamaca oynamış gazetecinin maaşını “asgari ücret” gösterip küçük bir tazminat ödemeye kalktılar.

Tazminattan kaçırmak istedikleri gerçek maaşını ay ay biliyordum, son zammını bile ben yapmıştım.

Ali Haydar dava açtı, mücadele etti.

Kendim için bile yapmadığım bir şeyi, ona yapılan katmerli haksızlığa isyanla yaptım; şahit oldum duruşmalarda. Esas maaşının ne olduğunu ispatta yardımcı oldum.

Elbette hakkı hiçbir maddi karşılıkla ödenemezdi de, “İnsan kaynakları ve müessese” denen “İnsansız medya aracı” mecburen tazminatını ödedi.

Ali Haydar sonradan Anadolu Ajansı için koşturdu. Onların ne yaptığını da kendi anlatıyor aşağıda!

Al piyasanın vicdansızlığını vur devletin vicdansızlığına işte!

***

Ömrünü gazeteciliğe adamıştı; gazetecilik onu törpüledi ve bir hastane odasına bıraktı.

Bunları yazarken, yarım asır önce 6 yaşındayken Samatya SSK Hastanesi’nin bir odasında gazeteci babasını yitirmiş o çocuğum ben yine!

Gözlerim elbet çok yorgun ama yaşlar yine öyle çocuksu yaşlar işte!

Onun ısrarlı isteği diye, ona da hastanede okusunlar diye, bana “teşekkür” ettiği son mektubu biraz utanarak koyuyorum.

Telefonda dedi ki: “Müdür, sen beni çok yazdın. Mahcuptum. İzninle ben de bir kez seni yazmış olayım.”

Size hitap ederek başladığı mektup işte:

*** 

“Sevgili dostlar;

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve her hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Nazım Hikmet’in dizelerini çok severdim.

Savaş cephelerinde ise hep kendi dizelerimi tekrarladım: Ya Allah ya Muhammed, ya Allah ya Ali! Ben bu savaşın tarafı değilim!

1. ve 2. Körfez savaşlarında, Yugoslavya’nın parçalanmasında gelişmeleri bildirirken, yazma gücünü benden esirgemeyen, destek olan sevgili dostum Umur Talu’ya, ilgilenen tüm meslektaşlarıma çok teşekkür ederim.

Yaklaşık bir yıldan beri kanser denilen illetten tedavi gördüğüm dönemde desteğini esirgemeyen Umur Talu’ya yürekten sevgilerimi sunuyorum. Gösterdiği dostluğun, güzel ilginin iyileştirici gücünü hissediyorum.

Son bir yıl içinde tedavi gördüğüm dönemde, yabancı bir ülkedeki işime son veren ülkemin ulusal ajansı AA’nın bu insanlık dışı kararını gündeme getirdiği için de.

Savaşı izlemek üzere boynumda makinemle, işgal altındaki başkent Saraybosna ve İgman Dağı’nda, inançlı bir insan olarak hep dizelerimi tekrarlıyordum.

Öyle bir vahşet içinden inancımla evime geri döndüm. Şimdi bulunduğum hastane ortamından kurtulup bir şekilde aileme, çocuklarıma kavuşabilmem için de dizelerimi aynı inançla tekrarlıyorum.

Sevgili Umur, bana yapılan mesleki yasa dışı haksızlıkları dile getirerek her zaman doğru ve adil olanı savundun; haksızlıkları düzeltmek için mücadele verdin, başarıya da ulaştın.

İzninle, bugün o değerli köşende misafir gazeteci olarak, bu insani şeyleri gündeme getirerek, dostluğumuzu anlatmak istedim.

Yaptığın her şey için sevgilerimi sunuyorum.

Ali Haydar Yurtsever, Viyana’da işsiz gazeteci”

***

Ben de tüm yaptıklarını, çabalarını, emeğini, cesaretini, doğruluğunu hep sevgiyle hatırlıyor, anıyorum, İşsiz ama Eşsiz Gazeteci!

MEDYAGUNDEM

murat

Aydın Doğan’dan KK’nın FETÖ yürüyüşüne “yazar” hizmeti!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasına PKK, DHKP-C gibi terör örgütlerini alarak FETÖ için yaptığı …

arman6

Ayşe Arman’ı da kov Aydın Doğan!

İrfan Değirmenci’yi siyasi pozisyon aldığı için kovan Aydın Doğan aynı kural ihlali yapan Ayşe Arman’ı …

chp1

Aydın Doğan ve tetikçileri bu habere itibar etmedi!

Star gazetesinde Ahmet Kekeç’in “FETÖ’nün CHP imamı Enis olamaz” başlıklı yazısı şöyle… Şimdi neden sustuğunu …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir