Anasayfa / ANALİZ / 32 yıl önce ‘Kürtaj cinayettir” diyen gazete
sadik-diyanet

32 yıl önce ‘Kürtaj cinayettir” diyen gazete

MEDYAGÜNDEM- Türkiye bir haftadır Başbakan Erdoğan’ın “Kürtaj cinayettir” sözüyle birlikte kürtajı, sezaryenle doğumu tartışıyor.

Geçtiğimiz gün de Yeni Akit, manşet haberiyle Başbakan Erdoğan’ın karşı açıklamalarıyla gündeme oturan kürtaja yasal zemin oluşturan yürürlükteki kanunun 12 Eylül 1980 darbesinin mimarı Kenan Evren’in talebi üzerine çıkarıldığını gündeme getirdi.

Darbenin ardından nüfus patlamasını engellemek için kürtajın yasalaşmasını emreden kişi Evren’di.

Kenan Evren, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından kuvvet komutanları ile birlikte oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi vasıtasıyla 6 Kasım 1983 genel seçimlerine kadar ülkeyi yönetti. Dönemin gazete arşivlerine göre Evren, Türkiye’nin nüfus artışından rahatsızlığını dile getirerek, kürtajın gerekli olduğunu ifade etti. Evren, 8 Şubat 1982’de “Kürtaj günah değildir” diye açıklama yaptı.

Bugün de Bugün Gazetesi’nin manşet haberinde, “Kenan Evren’in başkanlık ettiği Milli Güvenlik Konseyi tutanakları kürtaj yasasının nüfus planlaması için yapıldığını ortaya çıkardı.” denildi.

Haberin ayrıntıları ise şöyleydi:

“Kenan Evren başkanlığındaki MGK’nın 1983’teki toplantında nüfus planlaması için kürtaj çıkarılmış. Tutanakta, ‘Nüfus planlamasının devletin gözetiminde yapılacağını maddeye monte ettik’ deniyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “cinayettir” açıklaması ile başlayan kürtaj tartışması, kürtajı 10 haftaya kadar serbest bırakan düzenlemenin yasalaşması sürecini de tartışmaya açtı. 24 Mayıs 1983 tarihinde 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in başkanlık ettiği Milli Güvenlik Konseyi’nde (MGK) kabul edilen yasanın nüfus planlaması için yapıldığı ortaya çıktı.”

“KÜRTAJ BİR CİNAYETTİR” MANŞETİNİ 32 YIL ÖNCE SEBİL  GAZETESİ ATTI

Bugün Başbakan Erdoğan’ın “Kürtaj cinayettir” diyerek başlattığı tartışmanın 32 yıl önce de yaşandığı, nüfusumuzun azaltılmak amacıyla devlet eliyle “doğum kontrolü” uygulamalarının nasıl bir “karanlık plan” olduğunu ilk gündeme getiren de Sebil Gazetesi idi.

“Amerika’da ‘Rokfeller Vakfı’nın kürtaj ve doğum kontrolü ameliyesine iştirak eden sağlık personeli için gönderdiği çeklerle yürütülen bu hareket son zamanda daha da hızlandırılmıştır” diyen Sebil Gazetesi, nüfusumuzun artışından endişeye kapılan “siyonistlere” dikkat çekmişti.

Sebil’in o dönemki endişe ve itirazlarının doğru olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor.

Daha da önemlisi Sebil Gazetesi, o dönem kürtaj için cevaz veren Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’a da “savaş” açmıştı.

Daha da çarpıcısı 32 yıl önce kürtaja cevaz veren, faizi teşvik eden açıklamalarıyla  Müslüman yazarların büyük tepki gösterdiği Altıkulaç’la en büyük kavgayı veren isim gazeteci-yazar Sadık Albayrak’tı.

Milli Gazete’deki “Mizan” köşesinde Altıkulaç’a seri yazılarla itirazlar eden Sadık Albayrak önemli bir mücadele vermişti.

Darbecilerin nüfus planlaması için kürtaj ve doğum kontrol uygulamalarını teşvik eden politikalarına Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla Tayyar Altıkulaç’ın da katıldığı bugün itibariyle daha net anlaşılıyor. Altıkulaç, tam darbe rejiminin hüküm sürdüğü 1978 ile 1986 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürütmüştü.

Peki Sebil Gazetesi kürtajla ilgili 32 yıl önce ne yazmıştı?

İşte 4 Temmuz 1980 günü “Tayyar Altıkulaç’ın Yeni Bir Gafı” başlıklı yazı:

***

İsrail’in müstakbel menfaatleri hesabına nüfusumuzun azaltılmak istendiği bir sırada “Doğum kontrolü” hareketindeki niyet unsuru görmemezlikten gelinemez. Tıbbi zaruret için isteyenin istediği hastaneden rapor alabileceği bir zamanda dinin hassas ve müttefekun-aleyh olmayan bir cevazını ileri sürmek İslam’ın bir kere de bu yoldan çiğnenmesine sebep olmaktır.

SEBİL’imizin 230. Sayısında “Kürtaj bir cinayettir” başlığı altında yaptığımız neşriyatla kürtajın tıbbi ve siyasi mahzurlarını arzetmiş, Türkiye’nin nüfusunun süratle artışı karşısında “cihansiyonizmi”nin endişeye kapılarak el altından sinsi bir program tezgahladığını etraflıca arzetmiştik.

Amerika’da “Rokfeller Vakfı”nın kürtaj ve doğum kontrolü ameliyesine iştirak eden sağlık personeli için gönderdiği çeklerle yürütülen bu hareket son zamanda daha da hızlandırılmıştır. İhtimal ki Yahudi Rokfeller Vakfı’nın ihsan ve ikramlarının muhatapları sağlık personeli kadrosundan çok daha yukarılara şümullendirilmiştir ki, AP azınlık hükümetinin sağlık bakanı meseleyi parlamentoya getirerek komisyondan geçirmeye muvaffak olmuştur.

Bu kampanyaya Diyanet İşleri Reisi Tayyar Altıkulaç da dahil olmuş ve şu beyanatta bulunmuştur.

“Bizim dinimizde kürtaj tıbbi zorunluluklar altında yapıldığı takdirde, yani hastanelerde kurulan bir doktor heyetinin kürtaj yapılmasını gerekli gördükleri hallerde, yapılması günah sayılmamaktadır. Çünkü doktorların kürtajı gerekli gördükleri zaman zarfında, çocuğun henüz uzuvları teşekkül etmemiştir. Ve bu zaman da hamileliğin ilk üç ayına rastlar.

Öte yandan hiçbir neden olmaksızın veya hamileliğin ilk üç ayından sonra kürtaj yaptırmak veya yapmak dinimizce günah sayılmaktadır.”

Bunda ne var diyeceksiniz? Adam “tıbbi zaruret”ten bahsetmekte ve cenin henüz et ve kemik haline gelmeden bu ameliyenin yapılabileceğini söylemektedir. Hakikaten müttefekun aleyh olmamak şartıyla fıkıh kitaplarında böyle bir hükme rastlanılır. Lakin dinde “niyet” unsuruna son derece büyük bir ehemmiyet atfedilmiş ve “amellerin  niyetlere göre olduğu” hususu sarahatle beyan buyrulmuştur.

Doğum kontrolü meselesinin üzerine gidenlerin niyetlerinin “tıbbi zaruretler çerçevesi”ne münhasır  bulunmadığını anlamak için çok derin bir tetkike ihtiyaç yoktur.

Diyanet İşleri Reisi de bu basit gerçekten habersiz sayılamaz. Elbette ki değildir. Değildir ama şu “düzene yaranmak” ve “ilerici sayılmak” hastalığı yok mu, işte bu hastalıktır ki ona koltuğuna oturur oturmaz “Diyanet’i 1961 anayasası istikametinde idare edeceğini” söyletmiştir. O andan itibaren de İslam’ın emrettiği “rü’yet” yerine “hesap” üzerinde ısrar etmeye kadar kendisini çeşitli gaflara sürüklemiştir.

Aynı Altıkulaç geçenlerde İslam’ın zerresini haram kıldığı faizi hükümet hadsiz hudutsuz bir suretle serbest bırakınca fikrini soran gazetecilere  “Bu siyasi bir iştir, siyasiler ve ekonomistleri alakadar eder” diyerek meseleyi  geçiştirivermiştir. Aynı şeyi doğum kontrolü meselesinde acaba niçin yapmadığı akla gelmektedir.

Kaldı ki, daha önce yazarlarımızdan Sadık Albayrak’la arasında geçen bir münakaşa dolayısıyla “Biz İslam’ın hükmünü söyleriz. Haramın haram, helalin helal olduğunu bildiririz. Lakin elimizde bunları yerine getirecek icrai bir kudret yoktur” mealinde konuşmuş ve biz de bu tavrı büyük bir fazilet telakki ederek kapağımıza geçirdik. Şimdi sormak gerekmez mi ki, o helalin helal, haramın haram olduğunu söyleyebileceğini, bunun için kanuni bir mani bulunmadığını ifade eden Tayyar Altıkulaç nerededir?”

***

SADIK ALBAYRAK ALTIKULAÇ’A NASIL HADDİNİ BİLDİRMİŞTİ

Gazeteci-yazar Sadık Albayrak, 1979 ve 1980 yıllarında Milli Gazete’deki köşesinde Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’a önemli uyarılarda bulunan yazılara da imza atmıştı.

Albayrak’ın temel itirazları da darbe rejiminin uydusunda, dini laik devletin otoritesi altında tutup, Müslümanları baskı altına alma meselesiydi.

Sadık Albayrak’ın haklı mücadelesi öylesine tesir etmiş olmalı ki, Tayyar Altıkulaç geçen yıl yazdığı üç ciltlik “Zorlukları Aşarken” isimli anı kitabında Albayrak’a olan kinini kusmayı ihmal etmedi.

Yazar Sadık Albayrak, 25 Aralık 1979 tarihli Milli Gazete’de “Diyanet üzerine konuşmalar” başlıklı yazısına Altıkulaç’a bakın nasıl haddini bildiriyordu:

“Türkiye’de Müslümanlar Hıristiyanlar kadar dini serbestiye sahip değillerdir. Bu teşhis ve tespit doğrudur. Çünkü Müslüman, Diyanet’ten faizin haramlığı hususunda bir göz kırpmaya bile layık görülmüyor. Diyanet tamimlerle rejime, ülkenin batak akışına ayak uydurmak için devamlı altmış bin din personeline emirler yağdırmakta, hutbelerde hatiplerin, kürsülerde vaizlerin ottan-itten-bitten bahsetmek suretiyle İslam’ın ahkamını ifade eden esaslarından bahisler açılmasına izin vermemektedir.

Diyanet’in içinde yıllarca engellenip sonunda –istenen hedef aşıldı demek- bir yüksek din kurulu kuruldu. Bu kurul ne yapar? Bütün Müslümanların dini, içtimai ve siyasi meselelerine dört ana delil ışığında cevap verme yetkisi var mıdır? Yoksa çağın akışı, rejimin tesbitine aykırı düşen ve mutlaka İslami hükümlerle cevaplandırılması gereken hususları ört-bas mı ediyor?

Diyanet, siyasiler isteseler de istemeseler de, ülke Müslümanlarının imanları istikametinde bir gün rayına oturtulacaktır. Şükür ki bunu gündeme getirecek siyasi kuruluşumuz vardır.”

Evet tarih o günleri de nasip etti, Sadık Albayrak’ın 33 yıl önceki temennisi bugün Başbakan Erdoğan sayesinde gerçek oldu. Diyanet tıpkı Albayrak’ın 33 yıl önce yazdığı gibi ülke Müslümanlarının imanları istikametinde rayına oturdu.

Bugün geldiğimiz nokta gösterdi ki, bir dönem darbeci rejim Diyanet’i bile kullanmış, Altıkulaç gibi isimlerle kürtaja bile cevaz verir hale getirilmişti.

Ama bu ülkenin imanlı Müslümanları daha o günlerde yapılmak isteneni görmüş, Sebil Gazetesi’nin “Kürtaj bir cinayettir” çıkışında olduğu gibi 32 yıl önce söylenmesi gerekeni söylemişlerdi.

medyagundem.com

MEDYAGUNDEM

sadik

En büyük çileyi başörtülü kızlarımız çekti

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Trabzon il temsilciliği tarafından düzenlenen “En Uzun Şubat” adlı panele katılan …

albayrak

Usta yazarın tarihi kitabındaki çarpıcı Erdoğan detayı

Usta gazeteci ve yazar Sadık Albayrak’ın ilk baskısını 1997 yılında yaptığı “41 Orijinal Belge Işığında Eski …

sadikalbayrak9

Gazeteci-yazar Sadık Albayrak’ın annesi toprağa verildi

Gazeteci-yazar Sadık Albayrak’ın dün vefat eden annesi Havva Albayrak’ın cenazesi, Dernekpazarı ilçesinde defnedildi. İlçenin Yenice …

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir